Savaşın ticari dayanaklarını sorguluyorsun; ahlaki dayanaklarından habersizsin kardeşim. Sana kardeşim diyorum, zira, aynı canlı varlığın üyesiyiz; başka bir sıfat bulamıyorum. Düşünmüyorsun savaşın yolları neden bu kadar kalabalık, barışın yollanır niçin bu kadar tenha diye. Savaşın yollarında insan yiyen insanlar, keskin uçurumlar ve pis kokular var. Barışın yollarında güvercinler… Biraz vicdanını kullanabilen herkes bilir az çok o yolların durumunu. İnsanların değil, devletlerin silahlı güçlerinin hikâyesi sana anlatılan. Savaş istemeyi vatanseverlik; barış istemeyi vatan hainliği zannediyorsun. Ne garip, hep “akrep gibi” olmak zorunda mısın kardeşim?
Bana kutsal gözüken dünyada yaşamak istiyorum. Bir gün bir sanatçının sanat dünyasından çekilmesi gibi çekileceğim hayattan. Ama önce sana her şeyi açıklamak zorundayım. Bırak hayat her zamanki anlamı ve anlamsızlığıyla devam etsin. Neden benim her davranışımdan tatmin olmak zorunda olasın ki, kardeşim. Bırak da bugünün zirvesine çıkayım. Benim için bundan daha çekici ne olabilir ki.
Kültürünü, ahlâkını ve dahi onların tüm gölgesini çek üzerimden. Bırak bana devletlik taslamayı. Kibrin kirinden arınmadan hiç varma yanıma zaten. Herkes kabının aldığı kadar iyidir; boşuna anlatıp durma ne kadar iyi olduğunu. Bir kez olsun, Tanrının bile kendine tanımadığı lüksü tanı, özeleştiri yap kardeşim.
Şaşırt beni, çiçek al mesela çiçek pazarından. Çık artık, insanın ateşli bir hastalıktaymış gibi sayıkladığı ezberlerden. Benim hep ütülenmiş gömlek gibi olmamı istiyorsun ama sen buruşuksun kardeşim. Keza sen doğru bir şeyi bile yanlış kişilikte sorguluyorsun. Bunun farkında değil misin? Senin savaş halin de sükûnetin de tahakküm uyguluyor bana. Sen sükûnetin bile ne olduğunu bilmiyorsun aslında.
Açsın, yorgunsun ama ağzın “Pandora’nın kutusu” gibi kardeşim. “Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.” Hep “akrep gibi” olmak zorunda mısın?
Bir cümle heyetiniz, yasaklar, kurallar, korkular yaratmaktan vazgeçsin. Ki, günleri inci gibi dizelim peş peşe. Ateşi söndür, ne cesur ne korkak olmak istiyorum dünyada. Hayat ve ölüm bize sadece zamanın bir armağanı olsun. “Mutluluk zamanı unutmaktır” demişti Çetin Altan. Unutalım artık zamanı kardeşim. Ötekinin yaşamını, hayatının önemli bir parçası yap kardeşim; yoksa bitmez bu savaş ve “vatan hainleri”.
Git, kadınları tanı, âşık ol; hepsinin fay hatları faklıdır, varsın olsun; onlar büyük gemilere benzer, en derin sulardan geçip, en sakin limana götürürler seni. Onlar “aşk” diye bir savaş türü bilirler mesela; sen de öğrensen iyi olur kardeşim. En fazla kalbin kırılır bu savaşta, sonra bir başkası tamir eder bakarsın… Ölmezsin merak etme… Kendi türünü sokan akrep olmak zorunda değilsin kardeşim.