Serra Taşköprü, linçe maruz kalmayı göze alarak, toplumun sinir uçlarına korkusuzca dokunan bir yazar olarak son dönem sosyal medya yayıncılığı ile dikkat çekti.
Röportaj: Yüksel Fırat
Serra Taşköprü, “Hesaplanmış Sessiz Manipülasyon Yoluyla İşlenen Suçlar Ve Yasal Boyut”, “Sessiz Aşk Terapisi”, “Sessiz Şiddet” kitaplarının ardından “Beni Linç Eder misiniz?” kitabı ile okuyucuyu toplumun sinir uçlarına korkusuzca dokunan bir yazar olarak son dönem sosyal medya yayıncılığı ile “olağan” olanın dışında bir yayıncılıkla toplumun sinir uçlarına dokunan bir yazar.
Serra Taşköprü, tüm çalışmalarını şöyle tanımlıyor; “Amaçladığım şey önce görünür olmak, çünkü birçok insanın ruhuna, yüreğine ve aklına ulaşabilmeyi hedefliyorum. Gerek içerik üreterek, gerek yazarak, gerekse konuşarak ve hepsinden öte hayatı yaşayarak ilham olmak istiyorum insanlara. İdealleri için çabalayan yalnızların ihtiyaç duyduğu dayanışmayı sunmak istiyorum. “El alem ne der?” diye endişelenmeden, inançları ve arzuları için mücadele etmeleri için iyi bir örneği olmak istiyorum.”
Yazar ve avukat Serra Taşköprü’ye sosyal medya yayıncılığı ile gerçekleştirdiği kara mizah yayıncılığındaki amacını ve sonuçlarını konuştuk
Sizi okurlarınız kitaplarınızdan tanır. Ancak son dönem sosyal medya yayıncılığı ile farklı bir Serra Taşköprü gördü izledi insanlar.
“Evet yakın zamana kadar kendimi Antisistemik Akım Öncüsü olarak tanımladım. Ayrıca yazdığım kitaplar; 4 kitap da uzmanlar içindir. Tez niteliğindedir. Şahsi değildir. Bir bakış açısıdır. Antitezi de bulunmakla ve tartışmaya açıktır.
Konuya dönersem; Şöyle ki dünyada kaosa hastalıkların suçların artmasına sebep olan bir sistem gerçekliğinden hareket ettim. Hepimiz tüm canlılar olarak mağduruz. Bu kadar öfke ve ayrışma karşısında bir avukat olarak bir felsefeci olarak bir şey yapmam gerekliydi.”
İnstagram’da Antisistemik yayınalarınız bundan dolayı mı? Bu yayınlarınız “olağan” olanın dışında değerlendirildi. Bu yayınlarla amacınız neydi ve gözleminiz nedir?
Deney yaptım ki toplumun belli noktalarını tanımlayabilmek için. Kendimi hedefe soktum. Oyunculuk eğitimimi ve yeteneğimi kullanarak deli cesareti isteyen bu süreci başlattım. Şimdi insanlara artık umut olma yolunda Serratonin Felsefesi oluşturdum ve örnek olarak tedavi ve suçları sonlandırma noktasında kendimi ortaya koydum.
Çünkü Hastalık ve Suç önleme olarak insanları damgalamadan birleştirmek istiyorum.
Yayınlarımda, ters mizah olarak kendi üretimim ile özgün, kara, hatta kapkara mizah yoluyla gerçek gibi gözüken bir oyunculuk sergiledim. İnsanlar genel olarak gerçek ben ile oyuncu beni karıştırdılar. Oysa o oynayan ben değilim. İçerikler için bir oyuncu gerekiyordu; imkanım kısıtlı olduğu için oyuncu olarak ben araç oldum. Gelen tepkilerde, linç zihniyetini de anladım.
Günümüz insan dürtüler yüzünden bir objeye dönüşmüş durumda. Amacım insanları duygusuz düşüncesiz yapan sisteme karşı duygu ve düşünce aşılamaktır.
Canlılık adına yıllardır hareket ediyorum ve bu yolda çok riskli ve kendimi yanlış tanıtmama ya da tanınmama neden olan süreçlerden de geçtim. Oysa tam ters biriyim esasında. İnsana sevgi duygusunu ve düşünmeyi hediye etmek istiyorum.
Ben aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Adli Tıp ve Adli Bilimler öğrencisiyim. Tez konum Sosyal Medya’da Linç ve Hukuki Boyut. Bu çalışma ve linçe maruz kalmam çalışmam açısından da önemli bir laboratuvar görevi gördü.
Yani, başka oyuncu temin edemediğim için kendimi araç etmek zorunda kaldım. Bu karekteri kendim oluşturdum. Bu karakterin benim, gerçekliğimle uzaktan yakından hiçbir alakası yoktur.
Sosyal medyayı laboratuvar olarak kendi halimde kullanırken sağ olsun İnstagram paylaşımları keşfete çıkardı.
Tüm bu çalışma boyunca; kendi hayatımdan yola çıkarak kendimi de tam sağlık anlamında yepyeni bir hayata hazırladım. Yanınlar her açıdan amacına ulaştığı için tarafımdan sonlandırıldı. Ve gelinen aşamada süreç kendisini tamamladığı için mevcut yayınları kaldırdım.
Bu süreçte; Sağlık Bakanlığına, Barolar Birliğine, Emniyete, Cumhurbaşkanımıza müteşekkirim.
Tüm bu süreci aynı zamanda kendinizin de ruhsal ve bedensel sağlığa kavuşma olarak değerlendiriyorsunuz. Bunu sağlayan nedir?
Mevlana deyince aklımıza hoşörü gelir. İnsan ve Allah sevgisi gelir. İnsanın dili, dini ve ırkı ne olursa olsun kabul eden gelir. “Ne olursan ol yine gel” diyerek, samimi ifadelerle çağlar öncesinden, çağlar ötesine seslenmiştir.
Günümüzde bu kavramın içini; karşımızdakini hatalarıyla, eksiklikleriyle, bize hissettirdikleriyle kısacası “olduğu gibi” kabul etmek ve karşılık beklemeden sevmek olarak tanımlayıp doldurabileceğimizi söyleyebilirim. İşte bu anlayışı içselleştirerek bedensel ve ruhsal sağlığa kavuşuyorum.
Ancak geldiğim aşamada şunu da belirtmeliyim: Koşulsuz sevginin var olmadığını ve hayatın ne rüyaya ne kabusa genelde izin verdiğini ve psikiyatrinin ve hukukun hastalık ve suç önlemede iki ana alter olduğunu söylemeliyim.
Serra Taşköprü sözlerini: Merhaba demenin de imkansız olduğunu çünkü iyi niyetin bile zararlara sebebiyet verebileceği gibi, bazen kötü niyet bile cenneti vaat edebilir.” diyerek tamamladı.