İşlenen orman suçlarına karşı ormancılar, hukukçular ve gönüllüler Aydos Ormanı’nda bir yürüyüş gerçekleştirdiler.

Aydos Ormanı’nda İstanbul Barosu Çevre, Kent ve İmar Hukuku Komisyonu ile Türkiye Ormancılar Derneği bir yürüyüş düzenledi. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi, aynı zamanda Türkiye Ormancılar Derneği Marmara Şube II. Başkanı Prof. Dr. Gülen Özalp Alagöz yürüyüşe rehberlik etti.

Evrensel gazetesinden Yüksel Rıfat’ın haberine göre;

Aydos Gönüllüleri’nin de katıldığı yürüyüş Sancaktepe Millet Bahçesi önünden Aydos Kalesi’ne yapıldı. 100 civarında avukat, ormancı ve gönüllülerin katıldığı yürüyüş öncesi orman suçlarına karşı açıklamalar yapıldı. Türkiye Ormancılar Derneği Marmara Şube Başkanı Sezai Kaya, “Hep beraber bir ormandan bir bahçeye, orman nasıl dönüşür, buradaki örneği ve tarihi de bu doğa yürüyüşünde hep birlikte gözlemleyeceğiz” dedi.

İstanbul Barosu Çevre Komisyonu Temsilcisi Av.Gülay Çolak Çalışkan, Aydos’un hiçbir tolerans göstermeden korunması gerektiğini belirterek, yürüyüşün amacını şöyle açıkladı; “Buralar park değil, başka amaçla da kullanılmaması lazım. Bu farkındalığı, “Orman nedir, ormanın faunasıyla ekolojik olarak nasıl bir bütünlük sağlar?” bunlara göstermek istedik. O yüzden böyle bir yürüyüş organize ettik. Sağ olun sizler de çok güzel şekilde geri döndünüz ve katıldınız.

Tekrar Türkiye Ormancılar Derneği Marmara Şubesi’ne, Aydos Savunması’na, hocamıza, Gülen Hocamıza çok teşekkür ediyoruz. Siz gelen katılımcılara, avukat, meslektaş ya da değil, herkese çok teşekkür ediyoruz. Umarım güzel bir yürüyüş, güzel bir pazar günü olacak” dedi.

Türkiye Ormancılar Derneği Marmara Şube Başkanı Sezai Kaya yaptığı konuşmada Türkiye Ormancılar Derneği’nin tarihine ilişkin verdiği bilgide;  “Türkiye Ormancılar Derneği  Cumhuriyet’in ilk derneklerinden bir tanesi. 1924 tarihli, o günden bu yana kapanmadan işlevini yerine getiren, Türkiye’deki ormanların korunması, geliştirilmesi, olumsuzluklara karşı mücadele konusunda zaman zaman üst perdeden mücadele biçimlerine kendini konu eden, bugüne kadar gelen, demokratik bir işleyişi olan bir dernek. Onun için önemli” dedi.

Aydos’ta “Bir ormandan bir bahçeye, orman nasıl dönüşürü göreceğiz”

Sezai Kaya, “Niye burayı seçtik? Aydos’u niye seçtik?” sorularını sorarak yaptığı açıklamada; “Aydos, İstanbul’da İstanbul’un orman varlığı içerisinde çok önemli bir yere sahip, korunması gereken, mutlak korunması gereken bir alan. Ama İstanbul’da hemen hemen en çok yangının çıktığı ve korunmaya ihtiyacı olan bir yer. Buna karşı maalesef biz bu etkinlikleri hep bir tahribat gören bir doğa parçası üzerinden yürütmeye çalışıyoruz. Yani gelin size iyi bir yer gösterelim diye yapabileceğimiz etkinlikler içimizden gelmiyor. Niye?

Ülkedeki, hele hele İstanbul’un bu kadar kanser yapıyla iç içe geçtiği bu doğa parçalarında, mutlak korunması gereken yerlerde, hep bir tahribatın, ormana ait olan yerlerin üniversiteye verilmesi, tabiat parkları yapılması, millet bahçesi yapılması gibi şeyler, burada gördüğünüz alanlar, baktığınızda “Aman ne güzel olmuş” diyebilirsiniz ama ormandan dönüştürülen yerler olması nedeniyle de gerçekten bir tahribat söz konusudur. Ormandan çıkış söz konusu.

“Mücadele ettik ama maalesef gördüğünüz biçime geldi”

Bunun için buradaki arkadaşlar, bu işin içindeki arkadaşlar, Aydos Orman Savunması adı altında 2020’lerde bir araya geldiğimizde buranın bu şekline itiraz ettik, davalar açtık, mücadele ettik ama maalesef gördüğünüz biçime geldi.

“En azından böyle bir yerde şunlar şunlar olmasın, daha iyi yürüsün, fazla tahribata söz konusu olmasın” şeklinde yeni seçilen belediyeye de bir dosyayla buradaki arkadaşlarla birlikte gidip bir rapor sunduk. Ama maalesef bunların yine etkisi olmadı.

Bu şekliyle halka hizmetin daha iyi olacağını düşünerek yapıyorlar bunları. Ama hep beraber bir ormandan bir bahçeye, orman nasıl dönüşür, buradaki örneği ve tarihi de bu doğa yürüyüşünde hep birlikte gözlemleyeceğiz.

“Likit tüplerin konduğu yerleri göreceksiniz”

Aydos Orman Savunması adına Gönül Gümüşoğlu ise “kafesli alanla gerçekten ormanın özgürlüğünü, öncesi sonrasını göreceksiniz” dediği konuşmasında

Biz küçücük bir grupken, 4-5 kişiyken, ormandaki asıl doğal halinin kuşlardan arındırılmasına, doğa sesinden arındırılmasına gerçekten yüreğimiz el vermedi. Buranın aslında bir kafes ormanı olduğunu, yani Millet Bahçesi’nde bir kafes alan içerisinde olduğunu düşünürsek gerçekten bu işi özetlemiş oluruz.

Çünkü bütün bu yapılar koskocaman bir altyapı ve içinde en fazla canımızı acıtan, “Ateş yakılmasın” deyip likit gaz depolarının konduğu, likit tüplerin konduğu yerleri göreceksiniz. Günde belki 50 defa anons geçiliyor burada, “Ormanda ateş yakmayın” diye ve içerisinde tankın olduğu bir orman.

Buradaki belediye başkanıyla biz burası yapılmadan önce, AKP döneminde birlikte mücadele ettiğimiz insanlar, getirip likit gaz koydular ve şu gördüğünüz kafeteryanın önünde 13 tane ağaç kestiler. Neden? Orası daha güzel görünsün diye ormandaki ağaçları katlettiler.

Bizler küçücük bir grubuz belki burada ama canımız yanıyor ve bu süreci bizimle destekleyen, büyüten ve buranın daha da kötü olmasını engel olan bütün gruplara ve sizlere çok teşekkür ediyoruz” dedi.

Şimdi burada aslında sizler daha güzel göreceksiniz, kafesli alanla gerçekten ormanın özgürlüğünü, öncesi sonrasını göreceksiniz. Bu daha da insanın yüreğini acıtıyor. Umarım diğer alanlarımıza bu zararlar gelmez. Çok çok teşekkür ediyorum. Hepinizin ayağına sağlık.

“Aydos, koruma açısından daha hassas, daha kritik bir öneme sahip”

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi, aynı zamanda Türkiye Ormancılar Derneği Marmara Şube II. Başkanı Prof. Dr. Gülen Özalp Alagöz yürüyüş öncesi ve yürüyüş boyunca flora – faunası ve bölgede işlenen orman suçlarına karşı bilgi verdi.

Prof. Dr. Gülen Özalp Alagöz, yürüyüş öncesi yaptığı açıklamda, “Aydos Ormanı aslında gördüğünüz işte çam diye tabir ettiğimiz ama daha yakından baktığımızda bizim işte fıstık çamı, sahil çamı, karaçam diye ayırt ettiğimiz çam türleriyle 1970’li yıllarda ağaçlandırılmış bir alan. Bu gördüğünüz iğne yapraklı, tüm İstanbul çevresinde gördüğünüz iğne yapraklı ağaçlar, yani çam diye tabir ettiğimiz ağaçlar İstanbul çevresine yabancı ağaç türleridir. Bunlar da buranın yabancı ağaç türü.

Ama 70’li yıllarda başlayan bir ağaçlandırma seferberliği, hızlı gelişen tür seferberliğiyle İstanbul ve uygun yetişme ortamları, özellikle de İstanbul, Marmara, Kocaeli, Sakarya çevresi hızlı gelişen türlerle ağaçlandırılmış. Burası da öyle bir yer.

Yürüdüğümüz güzergahta buranın asıl sahiplerini göreceğiz, asıl ağaç türlerini, doğal ağaç türlerini göreceğiz, onlarla ilgili de size bilgi vereceğiz.

Aydos Ormanı, İstanbul’un en yüksek tepesi, 570 metre yanılmıyorsam en yüksek tepesi ve İstanbul’un güneyinde yer alan, en güneyinde… Hani Kuzey Ormanları, Kuzey Ormanları diyoruz ya, Aydos Ormanı İstanbul’un güneyinde yer alan yegane orman. Korunması, hem bu açıdan, içinde barındırdığı bir takım endemik tür grubu ve yangına hassas olması ve çevresinin yerleşimle kuşatılmış olması nedeniyle koruma açısından daha hassas, daha kritik bir öneme sahip.

“Maalesef engelleyemedik, bu hale geldi”

Ormanlarda işte Millet Bahçesi… Bunun hukuki, siz hepiniz hukukçusunuz ama yapılan pek çok işin bırakın hukuki ve şey dayanağını, kanuni dayanağı bile yok. Yapılan pek çok işlemin kanuni, yani bir mevzuat dayanağı bile yok. Kendi çıkardıkları bir takım uygulama yönergeleriyle bu işleri yapmayı sürdürüyorlar. Orman Bakanlığı, en azından… Sizin bakanlığı Adalet Bakanlığı’nı bilemiyorum tabii.

Şimdi bir arkadaş sordu, “Yürüyeceğimiz yollar böyle kilit taş mı?” diye. Hayır, kilit taş değil. Zaten biz buna itiraz ediyoruz. Ormanın doğal yapısını korumalıyız. Burada hiçbir yapı yoktu. İlk kepçeler girdiğinde biz buraya itiraz için, engellemek için geldik ama maalesef engelleyemedik, bu hale geldi.