1.Emperyalist Evren Savaşı sonunda Osmanlı Devleti’ne imza ettirilen Mondros Ateşkes Antlaşmasınaa dayanarak, yurdumuz emperyalist devletler ve maşalarınca işgale başlanmıştı.
“Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, bulunur kurtaracak bahtı kara maderini” diyen M.Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkıp bağımsızlık mücadelesini başlattı. Anadolu’da kongreler toplayıp, halkı Sivas’ta “Anadolo ve Rumeli Müdafaa-I Hukuk Cemiyeti”nde biraraya getirdi.
13 Kasım 1918’de İstanbul’a giren işgal güçleriyle anlaşan Osmanlı Padişahı ve yöneticilerine karşın; Mustafa Kemal Ankara’da halkın gerçek temsilcilerinden oluşan TBMM’ni açtı ve işgallere karşı bağımsızlık mücadelesini buradan yürüterek; İnönü, Sakarya ve Büyük Taaruz savaşlarını, kadınıyla erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla 9 Eylül 1922’de İzmir’den işgal güçlerini denize dökerekKURTULUŞ’umuzu sağladı.
Tarihimizde 9 Eylül böylesi bir öneme sahiptir. 15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgaliyle başlayan Anadolu’nun sömürge elbisesi, 3 yıl bile dolmadan 9 Eylül 1922’de yine İzmir’de yırtılıp parçalanmıştı. Bu utkuya Gazi Mustafa Kemal “Bu başarı milletindir” diyerek, kuracağı yeni devletin yönetiminin, gerçek sahibinin Anadolu halkı olduğunu belirtiyordu.
“Esir ve mazlum milletleri bundan sonra tutamayacaksınız. M.Kemal ve Türkler ki, kendileri için hazırlanan tabutu, istilacıların başına geçirmişlerdir. Şimdi dünyada başlarına tabutlar geçirilecek başkaları da benzer sonuçlara hazırlanmalıdır Vay sömürgeciler…” sözlerini 11 Eylül 1922’de Londra’da dönemin Pakistan Lideri Muhammed Ali Cinnah söylüyor ve böylece 9 Eylül’ün yalnızca bir kentin, bir umudun değil, tüm mazlum ulusların bağımsızlık mücadelesinde “Umut Günü” olduğunu belirtiyordu.
9 Eylül 1922 tarihinden tam 1 yıl sonra, Sivas Kongresi’nde kurulan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-I Hukuk Cemiyeti temelleri üzerinde 9 Eylül 1923’de HALK FIRKASI, Gazi Mustafa Kemal önderliğinde kuruldu. ARMHC (Anadolu ve Rumeli Müdafaa-I Hukuk Cemiyeti) artık faaliyetlerine HF (Halk Fırkası) olarak devam edecekti. Partinin kuruluş amaçları 1923’teki Parti Nizamnamesi’nin 1.maddesinde ; “HF’nın gayesi, hakimiyetin halk tarafından ve halk için icrasına rehberlik etmek ve Türkiye’yi asri bir devlet haline yükseltmek ve Türkiye’de bütün kuvvetlerin fevkinde kanunun velayetini hakim kılmaya çalışmaktır” şeklinde ifade edliyordu. Yani Gazi Mustafa Kemal’in HF, kuruluşta ulusal egemenliği, hukukun üstünlüğünü, çağdaş uygarlı düzeyini ve demokrasiyi sağlamayı hedefliyordu. Bu ilkelerin yaşam bulması için; Cumhuriyetin ilanı, Halifeliğin kaldırılışı, Eğitimin birleştirilerek, laik, çağdaş, bilimsel hale getirilmesi v.b. bir dizi devrimi, ulusal ekonomik kurumların kuruluşu takip etti. Daha sonra CHF (Cumhuriyet Halk Fırkası), ardından CHP adını alacak olan günümüzün Cumhuriyet Halk Partisi; 2.Emperyalist Evren Savaşında, emperyalist blok tarafında yer alması, Marshall yardımı ve Truman doktrinini onaylaması, yükselen anti komünist dalgaya karşı yeterli set oluşturamaması, 12 Eylül faşist uygulamalarına gereken direnişi gösterememesi, 1970’li yıllarınsayısal belediyecilik anlayışını sürdürememesi, demokratik, sivil kuruluşlar içinde yeterince yer alamaması, zaman zaman ideolojik bulanıklık yaşaması, emeğe, emekçiye değil, saga, muhafazakarlığa meyletmesi kendi solunun bir şemsiyesi olabilme görevini yerine getirememesi, gündemi belirleyememesi, toplumsal muhalefeti sokağa taşıyamaması…. Gibi olumsuzluk ve eksikliklerini de yaşamış, DP, AP ve AKP iktidarlarına karşı zaman zaman başarılı muhalefet yürütmüş, 12 Mart faşizminden çıkışta sol ve emekten yana söylem ve eylemleriyle halkın olumlu tepkisini almıştır.
Bugün CHP’nin Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde olduğu gibi devrimci ve halkçı bir duruma gelmeye, sokağa inmeye acilen ihtiyacı vardır.
Son Cumhurbaşkanlığı seçimi göstermiştir ki, halkın halkçı ve devrimci, güvenilir, tutarlı bir önderliğe gereksinimi vardır.
Bu CHP’nin köklerinde mevcuttur. Şimdi tam da halkçı ve devrimci olma zamanıdır. Böyle bir CHP’ye ihtiyaç vardır.