10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla samimi mesajlarla gazeteciler günümüz kutlanmakta. Tüm kutlamaların içeriği gazeteciliğin önemine ve tüm zorluklara rağmen gazetecilerin özverili çalışmasına vurgu yapılmaktadır.
Gazeteciler Günü dolayısıyla tüm içten mesajlara rağmen gerçeklik oldukça karamsar bir tablo ortaya koymaktadır. Bugün açıklanan birçok rapor ya da röportajlarda bu durumu görmek mümkündür.
Son yıllar adeta gazeteciliğin ve özellikle yerel gazeteciliğin ölüm çanlarını çalmaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin 2021 Basın Özgürlüğü Raporu’na da yansıyan biçimiyle; “Cumhurbaşkanlığının tasarruf genelgesi ve kur artışları da zor durumdaki ulusal ve yerel basın kuruluşlarını vurdu. 5 yerel televizyon yayınlarını durdurmak zorunda kalırken, ulusal gazeteler eklerini kapattı, yerel gazeteler ise sayfa sayısı düşürdü, hafta sonu çıkmama kararı aldı.” Durum daha da vahim yerel gazeteler artık çıkamaz durumda.
Kartal’da bulunan yerel gazeteler 2021 yılında borçlanarak da olsa ( bir gazeteci arkadaşımızın künyesini satarak gazeteyi çıkarması gibi) gazeteciliğin verdiği direngenlikle halka karşı sorumluluklarını yerine getirmeye çalıştılar. Ancak tasarruf genelgesi ve kur artışları karşısında tüm olanaklarını yitiren gazetelerin artık düzenli çıkma imkanı yoktur.
Yerel gazeteler zor koşullarından dolayı gazete imtiyaz sahibi aynı zamanda muhabir, foto muhabir, yazı işleri müdürü vb. yani çalışan ve sahiplik özdeş haldedir. Ve şimdi işsizler ordusuna hem gazeteci hem de işyeri sahibi olarak katılmaya hazırlanmaktadır.
Gazeteciliğin bir başka özdeşliği yaptığı iş ile kişiliğinin özdeşliğidir. Bu işsizlik kişinin aynı zamanda tüm yetilerinin ölümüdür. Bu bir kişilik ölümüdür.
Dolayısıyla Artık tüm günler ön bir sıfat almadan kullanımı anlamsızlaştı. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’de kişiliğimizi ve yetilerimiz korumak için mücadele etmemiz gereken bir güne dönüşmüştür artık.