Perşembe, Kasım 21, 2024
Ana SayfaKÖŞE YAZARLARIİSTANBUL SENİ TANIYACAK… SÖZ VERİYORUM (1)

İSTANBUL SENİ TANIYACAK… SÖZ VERİYORUM (1)

Uluslararası sivil toplum kuruluşlarından birinin biriminde, İstanbul’u tanıtım amaçlı düzenlediğimiz bir etkinliği sunmak üzere öğrencilerimi bekliyorum heyecanla…
Birkaç dakika sonra, okul servisi dayanıyor birimin kapısına. Otobüsten inen çocukları görünce çok şaşırıyorum. Yaklaşık otuz öğrenci arasında, sadece birkaçının kılık-kıyafeti düzgün. Diğerleri ise sanki çöpün kenarından alınıp, otobüse alelacele tıkılmış gibiler. Saçlar kirden yapış yapış, okul formaları yıllardır su yüzü görmemiş…
Çocuklar sevinç çığlıkları içinde birime itiş kakış girerlerken, ben şaşkınlığımı üzerimden atamıyorum.
Tok bir sesle irkiliyorum o anda:
“Merhabalar, siz Dilek Hoca olmalısınız. Ben 5/C sınıfı öğretmeni…”
“Hoş geldiniz… Ancak, ben burada öğretmen değilim, ne haddime… Gönüllüyüm sadece.”
Çocukları etkinlik odasına yönlendirip, hepsinin sandalyelerine oturmalarını bekliyorum. Günlerdir yıkanmayan yüzleri içimi acıtıyor tek tek… Partnerim, gözlerini kocaman açmış çocukları inceliyor. Aslında, birime gelecek olan çocukların kimliklerini daha önceden bildiğimiz halde, afallanmamızın sona ermesi dakikalarımızı alıyor.
Ve etkinlik başlıyor. Tanışma bölümünden sonra, etkinliğin konusu hakkında bilgi vermeye çalıştığım sırada, aniden ön sırada oturan bir erkek çocuğu kalkıp odayı terk ediyor. Ardından ben de çıkıyorum odadan ve çocuğun yanına gidip, önüne çömelerek soruyorum:
“Neden çıktın dışarı? İstanbul’u tanımak istemiyor musun, küçük dost?”
Yemyeşil iki göz, kinle bakıyor gözlerimin içine ve sessiz bir şekilde:
“İstanbul beni tanımak istiyor mu be ya? İstemiyor, tanımamazlıktan geliyor beni… Ben niye tanıyayım onu?” diyor. Ben, verecek cevap bulamıyorum… Birkaç dakika, sessizce bakıyorum gözlerine. İlk defa, bir çocuğun ani tepkisine nasıl müdahale edeceğimi bilemiyorum. Elimi ona uzatırken, aniden fırlayıveriyor ağzımdan cümle:
“Sana söz veriyorum orman gözlü çocuk! Seni İstanbul’a tanıtacağım! İstanbul tanıyacak seni!”
Kaygılı bir şekilde, kir içinde olan elini uzatıyor bana ve el ele yeniden giriyoruz etkinlik odasına…
Ben etkinliği verdiğim sürece gözlerimi alamıyorum, o orman gözlü çocuktan.
Etkinlik bitiminde, çocukların hepsi kucaklıyor beni ve partnerimi… Hepsinde bir doymamışlık, bir hüzün. Orman gözlü çocuk tepkisiz. Sadece bakıyor bana, derin derin. Verdiğim sözün altında ezildiğimi hissediyorum. İlk defa bir çocuğa, yerine getirip getiremeyeceğimi düşünmeden bir söz vermiştim. Bedeli şimdiden omuzlarıma biniyor sanki o bana bakarken.
Mutsuz bir şekilde, birim sorumlusunun odasına girerken aklıma birden, her yıl  birim sorumlumuzun belirlediği okullarda verdiğimiz ve dört ay süren  proje etkinliği geliyor aklıma…
“Ben ikinci dönem bu okula gitmek istiyorum, kuracağımız gönüllü ekibiyle… “ diye sevinçle giriyorum odaya. Ama bir yandan da kaygılıyım olumsuz cevap almaktan.
Ve mutlu son:
“ Sen ciddi misin Dilek? Müthiş olur! Amacına tam hizmet verir yapacağınız çalışmalar… Hemen işe koyulalım o zaman…” cevabını alıyorum, sevgili sorumlumdan. Sarılıp öpüyorum coşkuyla… Bir yandan da düşünüyorum; orman gözlü çocuğa verdiğim sözü yerine getirmenin yanı sıra, istikballeri önceden belirlenmiş olan kaç çocuğun ve ailenin fikri, tarafımızdan değiştirilebilir diye…
“Ben, ön görüşmeleri yapar, her detayı ile ilgilenirim; yeter ki bu okul olsun.” diye bağırıyorum sevinçten…
Daha sonraki günlerde aynı okulun, başka sınıfları da geliyor etkinliklerimize. Artık yadırgamıyoruz çocukların durumlarını. Güle oynaya karşılıyoruz onları… Hepsi çok mutlu ayrılıyor birimden… Onlar ayrılırken, peşleri sıra haykırmak istiyorum aslında:
“Orman gözlü çocuğa söyleyin, İstanbul tanıyacak artık onu! Yakında! Çok yakında!…”
Ama haykıramıyorum, korkuyorum… Bürokratik sorunlarla karşılaşıp başaramadığımız takdirde, hayal kırıklığına uğramasından çekiniyorum orman gözlü çocuğun. Milli Eğitim Bakanlığı ile protokol anlaşmamız olduğu halde, eğer okulun müdürü sıcak bakmazsa, hiçbir şey yapmamız mümkün değil çünkü…
İzin istiyorum birim sorumlumdan, okulun müdürü ile görüşmek için. Kabul ettiğini ima ediyor, iki gözünü birden kırpıp, ince bir gülümsemeyle… Çok heyecanlıyım; arıyorum ve toplantı için randevu istiyorum. Okul müdürü, gayet resmi bir ses tonu ile kabul ediyor. Ardından, orman gözlü çocuğun sınıf öğretmeni ile irtibata geçiyorum hemen. Emekliliğine hayli az bir zaman kalmış olmasına rağmen hiçbir bıkkınlık belirtisi olmayan, çocuklarına sonsuz bir sabırla davranan bu bayan öğretmenin, daha sonraki günlerde de, okulda gönüllü olarak çocukların ebeveynlerine okuma-yazma öğrettiğini öğreniyorum. Tam isabet! Okul müdürü sorun çıkarmaya kalkarsa, kale olarak kullanabileceğim bir idealist.
Öğretmeni aradığımda, sevinç çığlıkları geliyor telefonun öbür ucundan. Defalarca teşekkür ediyor vakfımıza… Ben mutlu, öğretmen mutlu, birim sorumlum mutlu…
“Yarın, okulunda toplantıdayım orman gözlü çocuk… İstanbul tanıyacak seni… Bugün de tanıyacak, yarın da tanıyacak… Sözzz sana…”
(devamı gelecek…)
 
 

Dilek Uyar
Dilek Uyar
Kartal'ın Sesi Gazetesi yazarı
İLGİLİ HABERLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Reklam -

En çok okunanlar

Son Yorumlar

Imam Ali Türkan Açık OCAK 2022 SENDİKA İSTATİSTİKLERİ
İmam Ali Türkan Açık HASAN ALİ YÜCEL
İmam Ali Türkan Açık  6284
Seçkin Alper Tamer Açık Kartal’da Emeklilikte Adalet Çağrısı
Zehra Sayar Açık Yılbaşı
Deniz Özlem Er Açık Yılbaşı
Veysel Yiğit Açık İBB’den Kartal’a 3. Kreş