DEM Parti, Emek Partisi ve Türkiye İşçi Partisi, İstanbul/Kartal’da “Türkiye Nereye Gidiyor” başlıklı panelde bir araya geldi. Öne çıkan Devlet Bahçeli’nin açıklamaları ve ortak mücadelenin daha ileriden nasıl örgütleneceği konuları oldu.
Kartal Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen panele, DEM Parti PM üyesi Ünal Yusufoğlu, Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel, TİP Genel Başkan Yardımcısı Doğan Ergün katıldı.
Doğan Ergün, İktidar Ortadoğu’da kartlar yeniden dağıtıldığında masada olmak istiyor”
TİP adına söz alan Doğan Ergün, Türkiye’de bir ekonomik kriz olmadığını, ülkenin kaynaklarının ve zenginliğinin halktan alınıp çeşitli sermaye gruplarına aktarılması süreci olduğunu belirtti. Sağlıkta, eğitimde yaşanan ve alınan hizmetler konusunda yaşanan ve yaşanabilecek her türlü usulsüzlüklerin bu aktarımla ilgili olduğunu belirtti.
Ergün, “Ana muhalefetten de ‘tasarruf etmeliyiz’ söylemleri yayılıyor. Buna itiraz etmeliyiz. Türkiye şu an açık bir kaynak aktarım süreci yaşıyor. İktidar kendine 1,5-2 senelik bir zaman dilimi yaratıp seçime ekonomik olarak hazır girmeyi planlıyor” dedi.
“Bölgede yaşananlardan bağımsız bir Türkiye değerlendirmesi yapılamaz” diyen Ergün, iktidarın son 23-24 yılda emperyalizmin bölgede ne tür hedefi ve amacı varsa hepsinin bir ortağı olduğunu veya önünü açtığını belirtti.
“Afganistan sürecinde de dahil oldular. Irak işgalinin bir parçası oldular. Suriye rejimini değiştirmek için bizzat savaşın aktörü oldular. İsrail ile ticareti devam ettirdiler” diyen Ergün, iktidarın Ortadoğu’da kartlar yeniden dağıtıldığında masada olmak istediğini belirtti.
Levent Tüzel, “Bir milliyetçi cephe oluşturulmaya çalışıyorlar”
Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel, “Birkaç gün sonra Cumhuriyet rejimi 101. yılını kutlayacak. Ancak cumhuriyet, halk egemenliğinden uzak, tek adam rejimi olarak fütursuz, anayasa tanımayan, denetime gelmeyen, hesap vermeyen bir rejim olarak devam ediyor. Tamamıyla çürüyen devlet yapısı, aynı zamanda yukarıdan aşağıya tüm bir toplumu da çürüten, Narin cinayeti, Yenidoğan Çetesi gibi insanlık suçu işlemeye yol veren, buna göz yuman ve yataklık eden bir devlet aygıtına dönüşmüş durumda” diyerek sözlerine başladı.
Ekonomi politikasının, Şimşek ve Erdoğan yönetiminde IMF güdümlü bir Orta Vadeli Program olarak sürdüğünü belirten Tüzel, “Ekonomi tıkırında. Tekeller için, bankalar için, silah tüccarları için ekonomi gayet tıkırında. İkiyüzlülük almış başını gidiyor. Bir yandan Filistinli çocuğa ağlıyor. Bir yandan da silah fuarında İsrail’e silah satan firmalara ev sahipliği yapılıyor” dedi.
Devlet Bahçeli’nin tecrite dair açıklamalarını da değerlendiren Tüzel, “Mart seçimlerinden sonra sıkışmış iktidar, önce ‘İsrail bizim için tehdit’ dedi, ardından el uzatmalar, tokalaşmalar ile bu tehdit karşısında iç cephe oluşturma çağrısı yaptı. Sonrasında barış çağrısı yapıldı ancak bunun içerisinde eşit yurttaşlık yok, anadil yok, anayasal düzenlemeler yok. Sermayenin çözümü var. Bütün bu sıkışmışlık karşısında bir milliyetçi cephe oluşturulmaya çalışıyorlar” ifadelerini kullandı.
“Tüm bunların karşısında işçilerin, emekçilerin, halkın kendi cephesini örmesini gerekiyor” diyen Tüzel, “Demokrasi güçlerini yan yana getirecek bir halk cephesi örmek durumundayız. Sendikaları da dernekleri de inanç örgütlerini de harekete geçirecek bu siyasi odağın gücü altında gerçekten bir halk gücü olarak, bu milliyetçilikten, kışkırtmadan, düşmanlıktan beslenen sermaye politikacılarının karşısına bir ufuk olarak bir gelecek olarak çıkabiliriz” şeklinde konuştu.
Ünal Yusufoğlu, “Bu girişim iktidar içerisindeki çözümsüzlüğün, sıkışmışlığın bir sonucudur”
DEM Parti adına söz alan Ünal Yusufoğlu, “Türkiye Nereye Gidiyor, sorusunun cevabını aramak için önce kuruluş dinamiklerine bakmamız gerekir. Türkiye’de bugün çok acil bir barış sorunu var. İşçilerin, kadınların, gençlerin mücadelesi Kürt halkının mücadelesi ile birleşmelidir” dedi.
Devlet Bahçeli’nin sözlerini değerlendiren Yusufoğlu “Bu girişim iktidar içerisindeki çözümsüzlüğün, sıkışmışlığın bir sonucudur. Elbette bunun masumane amaçlar içeren bir girişim olmadığını biliyoruz. Ancak tecrite direnmek ve bireysel özgürlüğü de savunmak öncelenecektir. Her türlü barış çağrısına açığız” şeklinde konuştu.
Panelin ikinci bölümünde katılımcıların soruları ve katkıları alınarak cevaplar verildi.