Kovid-19 salgını merkez üssü olan Çin’in Vuhan şehrinden başlayarak tüm yerküreye yayıldı.
Uzmanlar, Kovid-19 mevsimsel grip hastalıklarına hem belirtiler hem de yayılma hızı ile ortak belirtiler gösterdiğini belirtiyor. ABD’deki John Hopkins Üniversitesi’nden uzmanlara göre her yıl yaklaşık bir milyar kişi mevsimsel grip oluyor. Mevsimsel hastalığa yakalananlardan 290 bin ile 650 bin arasında kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Aşı ve birçok tedavinin kullanıldığı grip salgınında bile yaşanan kayıpların oranı bu salgının tehlikesini açıkça ortaya koyuyor.
Kovid-19 henüz aşısı olmayan Dünya toplumunu tehdit eden bir salgın. Bundan dolayı bu salgına karşı savaşın ana stratejisini öngörüldüğü üzere virüsün yayılma hızını azaltacak örgütlü savunma oluşturabilir.
Ancak, ne yazık ki; Kapitalizmin tüm toplumu atomize edip parçaladığı bireyciliği ve bireyin bencil çıkarını temel yaşam refleksi haline getirdiği ve başta sendikalar olmak üzere toplumun tüm örgütlü güçlerini zayıflattığı koşullarda insanlık Kovid-19 savaşıyla karşı karşıyadır. Yani toplum bu örgütsüz haliyle bu savaşa girmek zorunda kaldı.
Bunun sonucu olarak tüm Dünya’da izolasyon tedbirlerinin yaşam bulmadığına, izolasyon koşullarının olmadığı alanlarda ise olağan davranışların sürdüğüne, toplumun panik haline tanık olmaktayız. Tüm bu yaşananları ve tehlikenin gelişim hızını dikkatte aldığında, demokratik örgütlü müdahalenin kaçınılmaz ve zorunlu olduğu açıkça görülmektedir.
Kapitalist toplumun hiyerarşik yapısı özel mülkiyet tarafından burjuvaziye ait olduğunu ve burjuvazinin davranış özelliklerinin sermayenin ve mülkiyetin korunması olduğunu ve halen de bu çıkarı esas alındığını görmekteyiz.
Burjuvazi, tedbiri ise topumun örgütlü gücünden değil, Fransa’da askerlerin sokağa inmesinde görüldüğü üzere askeri yöntemlerden aramaktadırlar. Oysa bu savaş askeri tedbirlerle değil toplumun demokratik örgütlülüğü ile kazanılabilir. Bu savaşı verecek yegane gücün ise örgütlü işçi ve emekçiler olacağı açıktır.
Başta sendikalar olmak üzere tüm demokratik örgütlü güçler şimdi bu tarihsel sorumlulukla karşı karşıyadır. Toplumun kaderi örgütlü demokratik güçlerin elindedir.
Toplumun sayısal çoğunluğunu çalışanlar oluşturduğundan derhal, işçi, emekçi sendikaları, TTB ve Odalar üyelerinden oluşan bağımsız denetim komiteleri kurulmalı.
Tüm işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği komiteleri oluşturulmalı. Açıklanmış bulunulan tüm tedbirler bu komiteler aracılığıyla geliştirilmeli ve uygulanmalıdır.
Tüm mahallelerde başta muhtarlıklar olmak üzere kaymakamlık, belediye, dernek vb. tüm güçlerin ortak katılımıyla salgına karşı mücadele komiteleri kurulmalı. Bu komiteler izolasyonun sağlıklı sürdürülmesi, yoksulların beslenme ve sağlıklı koşullara kavuşması için çaba harcamalıdır. Demokratik örgütlü yapı ile birlikte tüm tedbirler ve uygulamalar daha da gelişecektir.
Kovid-19 salgınına karşı savaşı toplumsal sorumluluk ve örgütlü mücadeleyle kazanabiliriz.