Maltepe’de “Türkiye’deki afet yönetimi ve deprem gerçeği” panelinin öne çıkardığı temel sorun ise kapitalizm, deprem ve ahlak oldu.
Yüksel Fırat/Maltepe
Maltepe Belediyesi, 6 Şubat depreminin yıldönümünde, Maltepe Prof.Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezinde Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, Mimar Ayşe Mücella Yapıcı, Oyuncu-Yazar Orhan Aydın, Akademisyen Dr. Ayşe Kaşıkırık’ın katılımıyla “Türkiye’deki afet yönetimi ve deprem gerçeği” paneli yapıldı.
Maltepe Belediye Başkanı Esin Köymen’in de bir sunum gerçekleştirdiği panelde; daha güvenli bir gelecek için, afetlere karşı birlikte hareket etmek; bilim, dayanışma ve ortak akıl ile güçlü bir yarın inşa etmek için yerel yönetimler olarak neler yapacağı tartışıldı. Panelinin öne çıkardığı temel sorun ise kapitalizm, deprem ve ahlak oldu.
Merkezi ve yerel yönetimlerin, bilim insanlarının, meslek örgütlerinin ve halkın iş birliği içinde olduğu; bilim ve tekniği temel alan toplumcu politikaların hayata geçirilmesi esas alan Maltepe Belediye Başkanı Esin Köymen, “Maltepe’de evsel artışı yapmadan, bina yenileme olanak tanıyan seçeneklerimiz oluşturmamıza rağmen, sadece yenilemeyi ve sağlıklı binaları evsel artış gören halkımızın şikâyetlerine hedef olduk,” diyerek afetlere karşı dirençli yaşam alanları oluşturma konusunda yaşanan sıkıntıya dikkat çekti.
Maltepe Belediye başkanı Esin Köymen, konuşmasında “Türkiye olarak 1999 depreminden 24 yıl sonra gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli depremlerde de 24 yıl önceki aynı acı ve yıkımla karşı karşıya kalmamızı geçen zamana karşılık yapı üretim süreçlerinden kentleşme politikalarına Afet yönetiminden denetim süreçlerine kadar tüm olumsuzlukların devam ettiklerini açıkça bizlere gösterdi” dedi.
“DEPREM KORKUSU RANT ODAKLI PLANLAMAYA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ”
Esin Köymen deprem korkusunun rant odaklı planlamaya dönüştürüldüğünü belirterek, “Türkiye’de deprem korkusu rant odaklı planlama, kentleşme ve yapılaşma politikalarına meşruiyet semini olarak kullanılmış geçen yıllara rağmen afet dirençli kentler ne yazık ki yaratılamamıştır.
Bu süre zarfında kentlerimizi daha güvenilir ve daha sağlıklı hale getirmek için toparlanan her türlü vergi ve ödenek amaç dışı kullanılmış Afet toplanma alanları alışveriş merkezleri ve rezidanslara dönüştürülmüş, kentsel dönüşüm projeleri ise güvenli ve sağlıklı yaşam alanları yaratmak yerine ram odaklı projelerle kent merkezlerinde yaşayanlar için zorunlu değişik görüşlere neden olmuştur.” Diyerek tanımladı.
Esin Köymen Maltepe Belediyesi olarak karşı karşıya kaldıkları görevler ve neler yapılması gerektiğine ilişkin ise; “Afetler ve kriz koşullarında başarılı iyileşme süreçleri için bilimsel ilkeler ve gerçekler doğrultusunda toplum yararını gözeten önlemler alınması gerekmektedir.
“TOPLUMCU POLİTİKALARIN HAYATA GEÇİRİLMESİ ESAS OLMALIDIR”
Bu süreçte merkezi ve yerel yönetimlerin, emek ve meslek örgütlerinin, bilim insanlarının, sivil toplum kuruluşlarının ve halkın işbirliği içinde olduğu bilim ve tekniği temel alan toplumcu politikaların hayata geçirilmesi esas olmalıdır.
Bu doğrultuda deprem güvenli bir Maltepe için demokratik bir işleyişi benimsiyor, bu göreve gelirken verdiğimiz söz doğrultusunda katılımcı sürecin yol haritasını hep birlikte oluşturuyoruz.
Maltepe Belediyesi olarak, afet toplanma alanları ve afet sonrası kullanılabilecek geçici iskan alanlarının belirlenip, altyapı hazırlıklarıyla kullanıma hazır hale getirilmesi, afet risk haritalarının hazırlanması, mikro bölgeler çalışması, yapay envanterin çıkarılması, ulaşım ve altyapı planlarının geliştirilmesi, zarar azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme gibi çok yönlü çalışmalar üzerine yoğunlaşıyoruz.
Ayrıca afet odaklı eğitim kapasitemizi geliştirerek mahalle afet gönüllülerimizin sayısının arttırılmasını hedefliyoruz.
1999’dan bugüne yürütülen bütün tartışmaların ve uygulamaların da yakından tanığı oldu.
Yapılan bu çalışmaların bir kısmını meslek odalarında görev yaptığımız sürece bizler ele aldık ama birçok kısmına da eleştirilerimiz oldu.
Bu süreçte Türkiye’de birçok deprem yaşandı. Büyük yıkımlar meydana geldi. İlk yetmiş iki saat konusunda yeterli hazırlığımız maalesef yok ve bu yetmiş iki saatin önemi toplum tarafından da ne yazık ki anlaşılmış değil. Bu kapsamda mahalle bazı afet gönüllüleri eğitimleri için muhtarlarımıza önemli görevler düşmektedir. İlk yetmiş iki saatte yapılacak müdahaleler bunun büyük bir önemli parçasıdır.”
Köymen afet yönetim döngüsünün dört basamakta oluştuğunu belirterek; Bir afet yönetim döngüsü büyük önem taşımaktadır ve bu döngü dört basamakta oluşmaktadır. Riskin ve zararlarının azaltılması çalışması, hazırlık, müdahale ve iyileştirme.
Ülkemizde afet döngüsünün ilk iki basamağının çalışmadığını hep birlikte gördük. Hala Mecliste imar affı tartışmaları yaşanıyor ne yazık ki.
Depremlerden sonra iki bölümde de ne yazık ki bütün bu süreçlerin çalışmadığını hep birlikte gördük ve yaşanan afetlerin büyük yıkımlarla sonuçlanmasını hep birlikte yaşadık.
“MALTEPE’DE AFETLERE KARŞI DİRENÇLİ YAŞAM ALANLARI OLUŞTURMA KONUSUNDA YAŞANAN SIKINTI”
Esin Köymen Maltepe’de evsel artışı yapmadan, bina yenileme olanak tanıyan seçeneklerimiz oluşturmamıza rağmen, sadece yenilemeyi ve sağlıklı binaları evsel artış gören halkımızın şikâyetlerine hedef olduklarını belirterek, Maltepe’de afetlere karşı dirençli yaşam alanları oluşturma konusunda yaşanan sıkıntıya dikkat çekti.
Köymen; “Mevcut plan notları kapsamında Maltepe’de evsel artışı yapmadan bina yenilemeye olanak tanıyan seçeneklerimizi oluşturmamıza rağmen sadece yenilemeyi ve sağlıklı binaları evsel artışı olarak gören halkımızın şikayetlerine ne yazık ki hedef oldu.
Maltepe Belediyesi olarak Bütün bu çalışmaları bilim insanlarıyla, teknik elemanlarla birlikte çalışıp, kentsel dönüşüm sağlıklı ve nitelikli yapılışla yapılı çevrelerin oluşturulması konusunda hızlı bir yol anlaya çalışıyoruz.
Başta kentsel dönüşüm alanı ilan edilen Gülsüyü, Gülensu ve Başıbüyük Mahallelerimiz olmak üzere eskimiş ve yıpranmış yapı stoklarımızın yeniden yapılması konusunda sadece kat karşılığı değil, kooperatifleşme ya da bunun dışındaki yöntemlerin ortaklaşan öğrenmeli” diyerek konuşmasını tamamladı.
“NEYİMİZ EKSİKTİ DE YIKILDIK?” “AHLAK”
Prof.Dr. Haluk Eyidoğan, Deprem konusunda bugüne kadar yapılan düzenlemeleri sıraladı ve “Neyimiz eksikti de yıkıldık?” sorusunu sordu?
Deprem doğadan, afet de insandan diyen Eyidoğan “O nedenle biz artık deprem olacak mı olmayacak mı tartışmaların bir adım ötesine geçelim” dedi.
O yıl Ağustos’tan sonra neler yaptık? Yapı Değişimi Yasası’nı çıkardık. DASK’ı çıkardık. Deprem yönetmelklerinde bazı değişiklikler yapıldı. Hazır beton birliğ kuruldu. Deprem vergisi konuldu. Ulusal Deprem Konseyi uruldu. Başkanıydım. Sonra bunu lavettiler işlevliği kalmadı diye.
Deprem yönetmeliği iki bin yedide revize edildi. İnşaat malzemelerine TSE standartları geldi. Zemin kalitesinin önemi anlaşıldı. 2009 yılında AFAD kuruldu. 2012 yılında Kentsel Dövüşüm Yasası çıktı. 2011’de yeni bakanlıklar kuruldu. Ayrıca 2000 yılında İzmir Deprem Master Planı yapıldı. 2003 yılında İstanbul Deprem Master Planı yapıldı. 2004’te deprem ve şehircilik şuraları yapıldı. DPT ve KENTGES raporları yazıldı. DPT kapatıldı.
2012’de AFAD Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı ve Ulusal Deprem Araştırma Programı yayınladı. Dolayısıyla arka arkaya birçok raporlar çıktı. Çıkmaya da devam ediyor.
Bu arada üniversitelerdeki bilim insanlarının Türkiye Mühendis Mimar Odaları Birliği’nin ve çeşitli STK’ların üzerinde eğildiği ve hala süren çalıştaylarda yaşanabilir dirençli ve afet güvenliği şehircilik için politik önerileri sunuldu ama çoğu kağıt üzerinde kaldı.
TMMOB’un denetim işleri kaldırıldı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde 1962’den bu yana 11 kez, son deprem dahil, 6 Şubat depremi dahil, ondan sonra 11 kez araştırma komisyonu, deprem araştırma komisyonu, 11 tane rapor çıktı.
Ne oldu?
Raporlar, güzel güzel raporlar, kuşe kağıtlara yazıldı, raflara konuldu.
Uzmanların hazırladığı ve yöneticilerin önüne konulan raporlarla belirtilen tespitlerin ve stratejinin eylem planlarının, mevzuatta ve teknik uygulamalarda yapılan değişme önerilerinin büyük bir çoğunluğu öyle kaldı.
Dolayısıyla bu acı sonuçları oluşturan her büyük depremden sonra depreme dayanıklı şimdilerde moda dirençli kentler deniyor. Dirençli yapılar deniyor
Evet depreme dayanıklı yerleşmeleri oluşturma amaçlı teknik kurallarının daha iyisini belirlemek ve ilgili yasa yönetmelik ve kararnamelerde önemli değişiklikler yapma çalışmaları ve deprem dirençli yerleşimleri sağlayacak önerilen sunumu bugüne kadar sürdü. Bundan sonra da sürecek tahmin ediyorum.
Şunu soruyorum?
Yani neyimiz eksikti de yıkıldık?
Her şeyimiz var.
Üniversitelerimiz var. AFAD’ımız var. Valilerimiz var. Kaymakamlarımız, belediyelerimiz var. Deprem yönetme yeteneğimiz var. Yasalarımız var. TBM raporlarımız var. Deprem tartışan şuralarımız var. Meslek odalarımız var. İş adamlarımız var. Müteahhitlerimiz var. Yapı denetimimiz var. Sigorta şirketlerimiz var. Yani betonumuz var, demirimiz var, bilgisayar programlarımız var, her şey var.
Ama yıkıldık.
Bunu ben bir yerde böyle söylerken, sizin söylediğinizi söylemedim.
Sonra bir profesyonel arkadaşım çıktı, ‘Haluk Bey cevap vermedi ne eksikti, her şeyimiz var dedi ama ben söyleyeyim dedim: Ahlak’
Evet bunu düzeltmezsek o zaman yıkılmaya devam edeceğiz.”
“AHLAKSIZ, FELAKET KAPİTALİZMİ”
Mücella Yapıcı ise konuşmasında yıkımların esas nedeninin ahlaksız, felaket kapitalizmi yani rant ve sermaye olduğunu belirtti.
Mücella Yapıcı, “Bunlar insanlar halen göçük altındayken “İstanbul Depremi ve Küresel İş Fırsatları” başlığında toplantı yapıyorlardı.
Birlik olma ve mücadele etmenin önemine vurgu yaparak ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganın içeriğin doğru doldurma ve yaşamın her alnında ona uygun davranmak gerektiğini belirtti.
“ÇOK EŞİTSİZ BİR TOPLUMDA YAŞIYORUZ”
Dr. Ayşe Kaşıkırık ise konuşmasında deprem bölgelerinde, kadın, çocuk, engelli ve yaşlıların sorun ve sıkıntılarına dikkat çekti.
Dr. Ayşe Kaşıkırık, Bölgede çalıştığım dönemlerde, o dönemde İstanbul Üniversitesi’nde bir araştırma projesi yürütüldü. Ben de araştırma ekibinin içerisindeydim.
Eğer İstanbul’da bir deprem olursa, işte bu deprem şöyle düşünün, bir kış günü, gece yarısı, bütün senaryoları çalıştığımız dönemde; Gerçekten Maraş’ta, Hatay’da böyle bir depremin olması hepimizin çok etkisi yaratmıştı.
Biz de böylece defalarca sahada bulunduk, araştırmalarda bulunduk. Tabii benim burada paylaşacağım, bizim bu depremden Marmara depremine alacağımız dersler. Özellikle sosyo-ekonomik kırılganlık; kadınlar, çocuklar, engelliler yaşlılar.
Benim de 10 yaşımda engellilik çocuğum var ve o bölgede aslında insanların özellikle engelli oluyor.
Hamile olan kadınların, yalnız yaşayan kadınların neler yaşadığına bir fiil tanık olduk, gözlem yaptık. Ve şunu gördük aslında, evet zaten çok eşitsiz bir toplumda yaşıyoruz.
“HER ŞEY PARA MI?!”
Oyuncu yazar Orhan Aydın ise konuşmasında yaşananlar karşısında susmanın vicdanlı olmak olmadığına vurgu yaparak, toplumun kendi tarihinde ve aydınlarının eşitlik, kardeşlik geleneğinden beslenmek gerektiğin belirtti.
Orhan Aydın “Her şey para mı?!” diyerek tepkisini ortay koydu.