Cumartesi, Kasım 23, 2024
Ana SayfaKÖŞE YAZARLARIVARLIĞIN EFENDİSİ

VARLIĞIN EFENDİSİ

Genellikle paslanmaya terk edilmiş, içini dökmeye niyeti olmayan, kara, kapalı bir kutu sanılır. Hacmi normalden biraz ufaktır. Çoğu kişi dışarıdan baktığında, gerçekle bağlantılarında derin çatlaklar olduğunu düşünebilir. Ama içi her an yeniden düzenlenmeye hazır bir ev gibidir.
Anarşi sürekli mekânıdır ama sık sık şiire taşındığı da olur. Buna şaşırmamak lazım, zira o, şiiri anarşinin diğer adı gibi görür. Onu tanıyanlar bilir ki, hiçbir yere bağlı olmayan, hatta doğduğu toprağa bağlılığını yalanlayan bir tedirginlik içindedir hep…
Aslına bakılırsa kök salacağı bir toprağı hiçbir zaman bulamadı; hep zorunlu ikametti onunki. Varlığına efendi olan yaşam ise, kolay yoldan işini bitirip gitmek peşinde…
Hayat zor ve sıkıntılı bir süreçti onun için. Maziyi eski bir elbise gibi çıkarıp atıvermek istedi. Ama sonra anladı ki, geçmişi, sıcak teni gibi, onu sarıp sarmalayan şeydi.
O, vatanıydı; vatanı, bedeni… “Vatan” fikrine ilişkin kafasında oluşturduğu düşünce buydu. Kaba kuvvete dayanarak toprağa çekilen sınırları saçma buluyordu. Sınırlarla çevrelenmiş toprağın “vatan”, ötesinin “düşman toprağı” olmasını aklıyla anlıyordu da bunu kalbine anlatamıyordu. Aklını hep kalp seviyesinde tutmaya özen gösteriyordu. Beden ancak o vakit sağlığına kavuşmuş sayılırdı onun için.
Her şey mutluluk adınaydı ve mutluluğun öznesi insandı… İnsan aynı zamanda hayatta kalmak için dayanıştığı nesneydi… Mutluluktan söz açmışken sahi neydi mutluluk; o büyük lüks… Beş duyunun tatmininden başka neydi ki. Ne dünyevi bir şey, ne de tam uhrevi… Bedeni açısından, yaşamla ölüm arasında hassas bir denge, hayat ile oynanan bir tür satranç oyunu.
Bedeni vatanıydı.
Tanrıdan, devletten ve bu ikilinin oluşturduğu kültürden geri almak istedi bedenini. Bütün bu söyledikleri, bedenin yaşama isteğinin bir bildirisi olarak anlaşılmalıydı. Bizatihi bedenin kendisi, yaşama isteğinin manifestosu değil miydi, uygun bir açıdan bakıldığında.
Yaşama isteğinin en can alıcı yanı, sevdiği kadının öpmesi için yanağını uzatmasını beklemekti. Ama böyle bir şey olmazdı. Keder yine istediğini yapardı bedenine. Ancak koşullar ne olursa olsun, bugün yarına bir şekilde bağlanmalıydı. Bunun için elindeki son çivi umuttu. Umut bir ada idi bedeni için. Orada güneş hiç batmazdı, bilirdi bunu. “Bir şey değişir, her şey değişir”di, bundan emindi.
Sahip olduğu tek şey beklemekti. Zaten beklemek, umudun diğer adıydı onun için. Böyle durumlarda bedenine uygun tek fiildi beklemek… Evet, umut beklemekti. Beklemeye tahammülü olmayan sadece ölümdü.
“Bakın, aptallığına nasıl da gerekçeler buluyor” denebilirdi; utanmalı mıydı bu halimden? Kurtulabilir miydi bu duygudan? Sanırım, bedenine yapışık çocukluk hastalığıydı bu; nasıl kurtulabilirdi ki ondan… Kim bilir belki de bedenin yaşama tutunması için bir sihirdi aptallık.
İşte böyle. Herkesin ölüm biçimi nasıl farklıysa, yaşama katlanma biçimi de farklı oluyor sonuçta. Tabii sözüm yaşama maruz kalanlara… “Yaşama maruz kalmak” ne kadar da sıkıntı içeren bir söz değil mi? Ne var ki, bedenin hakikati buydu… Yaşamdan keyif alıp, mutlu olanlara söz söylemek haddi aşmak olur onun için.
Her anı, her saati, her günü, tüm ömrü ona adadı.

Ali Riza Gelirli
Ali Riza Gelirli
Kartal'ın Sesi Gazetesi yazarı
İLGİLİ HABERLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Reklam -

En çok okunanlar

Son Yorumlar

Imam Ali Türkan Açık OCAK 2022 SENDİKA İSTATİSTİKLERİ
İmam Ali Türkan Açık HASAN ALİ YÜCEL
İmam Ali Türkan Açık  6284
Seçkin Alper Tamer Açık Kartal’da Emeklilikte Adalet Çağrısı
Zehra Sayar Açık Yılbaşı
Deniz Özlem Er Açık Yılbaşı
Veysel Yiğit Açık İBB’den Kartal’a 3. Kreş