AKADEMİ VE ŞÖLENE DÖNÜŞEN RAİF ZOR “CUMALIKIZIK SERGİSİ”
Ressam, şair-yazar Raif Zor’un Bursa’nın tarihi köylerinden biri olan Cumalıkızık’ı resmettiği eserlerden oluşan sergisi, Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi’nde sanatseverlerin beğenisine sunuldu.
Sanatçının 25. kişisel sergisi olan Cumalıkızık Sergisi’nin açılışı için tören düzenlendi. Ressam, şair-yazar Raif Zor’un sanatçı dostlarının katıldığı sergide Domane Dersim müzik grubu, kısa bir dinleti verdi. Sanatçılar ve sanatseverlerin yoğun ilgi gösterdiği sergi adete akademiye ve şölene dönüştü.
Serginin sunumunu yapan şair İsmail Biçer Raif Zor’u;“ Bu tablolara bakarken bir ressam ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyoruz. Ama onu sadece ressam olarak ifade etmek büyük bir eksiklik olacaktır. O bir öykü yazarıdır. O bir romancıdır. O araştırma ve inceleme yazıları da kaleme alan, dergi ve gazete yazarlığı da yapan çok yönlü bir sanatçı ve edebiyatçıdır” diye tanımladı.
Kartallı şair-yazar Dilruba Nuray Erenler çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği ve “Saklı zamanlarımın kenti” olarak nitelendirdirdiği Bursa ve Cumalıkızık üzerinden kendisini gençliği ile buluşturduğu için ayrıca teşekkür etti Raif Zor’a. Erenler, Cumalıkızık tarihi ve günümüze ilişkin bir sunum ile katılımcıları kısa bir tarihsel yolculuğa çıkardı.
Raif Zoru’un kadim dostlarından yazar Ali Rıza Gelirli sanat felsefesi üzerine bir sunum yaptı.
Ali Rıza Gelirli “Sanat ya da elma çekirdeği üzerine” diye adlandırdığı konuşmasında,
Benim açımdan kuşku yok; sanat bir devrim ve başkaldırı aracıdır; iletişim aracıdır; bizi hoyratlıktan ve şiddetten uzak tutar; ehlileştirir; estetik duygular uyandırır bizde. Sanattan eksik kalan biri, dünyayı anlamada ve yorumlamada, onu anlamlı kılmada eksik kalır. Sanat, imge gücümüzü geliştir. Yoksa nasıl anlarız, aslında “resmin renklerle yapılan şiir; şiirin sözcüklerle yapılan resim” olduğunu…
Sanatın ne söylediği değil, ne söylemeye çalıştığı önemli benim için. Bunun üstüne biraz düşünelim isterseniz. Gerçekten de bu bir hakikat değil midir? Onun sırrının yattığı yer burası olmasın sakın! Hep bir şey söylemeye çalışır sanat, bir şeyleri çağrıştırır… Ve ucu açıktır zaten… Çerçeve çizmez, isteyen istediğini anlasın diye. İyi ki de böyledir. Bana sorulursa sanatın kıymeti buradan gelir.
Kim ne derse desin; bizi meyvenin çekirdeği gibi, ışıksız derinliklerden çıkaran, çiçek açtırıp meyve verir hale dönüştüren tek seçenektir sanat. Sanıldığı gibi sanatçılar özel insanlar değillerdir aslından (Umarım sanatçılar bana kızmaz. Zira pek çoğu kendini özel sanıyor.) Onlar da her hangi biri gibi sıradan kişilerdir. Ne var ki onlar içlerindeki elma çekirdeği gibi duran sanat tohumunu diğerlerinden erken keşfedip beslemişlerdir. Ve sanatçı olmuşlardır. ( Gerçi çok azı sanatçı sıfatının hak eder ya, neyse oraya girmeyelim şimdi.) Onlar sadece bunu fark etmelerinden dolayı kutlayalım tabii.
Tekrar sanatın oluşumuna dönersem; örneğin tek başına hiçbir metalin uçma ya da suda yüzme yeteneği yoktur. Ama birbirinden faklı metal, belirli bir sistem temelinde bir araya gediğinde, havada uçma suda yüzme fiili gerçekleşiyor. İlk bakışta alakasız bir örnek gibi gelebilir ama sanatta da durum faklı değildir. Tek bir rengin, tek bir sesin, tek bir çizginin, tek bir sözcüğün, tek bir davranışın sanat değeri yoktur. Ama farklı renkleri, faklı sesleri, faklı çizgileri, faklı sözcüklerin, faklı davranışların bir vücudu / bütünü oluşturma temelinde, ahenk içinde bir araya getirmek sanatın temeli oluyor. Böylece sanat farklıkların uyumu oluyor sanırım. Galiba bu gün eksikliğini hissettiğimiz demokrasi de farklıkların uyumsuzluğundan gerçekleşmiyor. Demokrasiyi sanat kılmayı başarsak her şey düzelecek ya… Demokrasi fikrinin bize söylemeye çalıştığı şey bundan başka ne ola ki. Demokrasiyi sanat kılmak mümkün mü? Zor! Ama imkansız değil. O özel insanlarla / liderlerle kurulabilen değil, tam tersine sıradan insanlarla kurulabilen bir şey olmalı. Sanat gibi, lidersiz: yeter ki onun içimizdeki -elma çekirdeği gibi- tohumunu keşfedip besleyelim…
Sanat doğada daha önceden var olmayan, doğa tarafından (isterseniz tanrı deyin) yaratılamayan, sadece insan tarafından yaratılan bir şey olmak zorundadır. Tıpkı demokrasi gibi…
Bu yazıyı düşünürken tekrar dehşetle fark ettim ki, sanat ve demokrasi ne kadar da iç içe… Bir olmadan diğeri olması gerektiği kadar gelişemiyor. Sembiyotik ilişki dedikleri bu olsa gerek, yani aralarında bir ortak yaşam bağı var…
Demokrasi politik bir etkinlik ve fikir, bu doğru; onu sanatsal bir etkinliği dönüştürsek diye düşünüyorum bir an. Sonra kendime gülüyorum. Zira bu ham bir hayal…”
Ali Rıza Gelirli, elmanın içindeki çekirdeği besleyen, sulayan ve büyüten ve böyle meyveler vermesini sağlayan kişidir diye tanımladı Raif Zor’u.
Raif Zor’un bir başka kadim dostu Olcay Kasımoğlu “Bugün dünyamız sermaye düzeninin yasalarına göre yönetilmektedir. Bu düzenin temeli üretim ve tüketim ilişkisine dayanmaktadır. Hiçbir şey ama hiçbir şey bu düzenin dışında değildir…. Ama bizler bilim ve sanatla beslendikçe doğanın yoldaşlığı bizimle oldukça biz esarete göz yummayacağız” diyerek sistem ve düzen ilişkisi üzerinden sanatın rolü ve önemi üzerine geniş bir sunum yaptı.
Olcay Kasımoğlu Raif Zor’u bütünlüklü sanatçılığı yanı sıra “dostluk” kavram üzerinden de tanımladı ve dostluğun tüm değerlerini kendinde toplayan kişi olarak tanımladı.
Kartallı yazar Dilek Uyar, “Spontane içimde gelenleri söyleyeceğim” diyerek Raif Zor’u anlattı. Dilek Uyar; “ Raif Zor hocama, aslında ben pusulam diyorum. Pusulam dememin sebebi ise: Konu her ne oluşa olsun ister şahsi ister sanatsal her konuda kendi pusulam olamadığım da o, hep pusulam oldu.
Mustafa Kaya ise Göbeklitepe örneğinden hareketle “ Belki 6-7 bin yıl sonra altında Raif Zor imzası olan bu eserler kalacaktır” dedi.
Karikatür sanatçısı Hüseyin Aslan kadim dostu Raif Zor’u; “Zoru başaran sanatçı olarak tanımladı.
Şair Metin Kaya sanat ve sanatı konulu bir sunum yaptı ve sanatçılığın örgütlülüğüne özel vurgu yaptı.
Raif Zor tüm katılımcılar ayrı teşekkür ettikten sonra Domane Dersim solisti Yılmaz Kalkan ve desteğe gelen Onur Öztürk sahne alarak Anadolu dillerinde şarkılar ve türküler sundular.