Perşembe, Temmuz 17, 2025
Ana SayfaEKONOMİSanayi ABD'ye dönse, istihdam yaratabilir mi?

Sanayi ABD’ye dönse, istihdam yaratabilir mi?

Prof. Dr. Özgür Orhangazi Evrensel gazetesindeki köşe yazında “Trump’ı destekleyen seçmenlerin en büyük beklentilerinden biri ise bu politikalarla istihdam yaratılması” ancak “ABD’de sanayi yatırımları artsa dahi bu yatırımların sermaye-yoğun üretime yönelmesi daha olası” olduğunu belirtmektedir.

Prof. Dr. Özgür Orhangazi:

Sanayi ABD’ye döner mi?

Trump, göreve başlar başlamaz aldığı kararlarla dünya ekonomisini sarsarken kafasına göre hareket eden, bir gün yaptığının ertesi günü tam tersini yapabilen bir başkan imajı çizmekte. Bu, gündelik gelişmeleri yorumlamayı oldukça güç, hatta imkansız hale getiriyor. ABD borsaları haber akışına göre bir aşağı bir yukarı hareket ederken Trump’ın uygulamaya soktuğu ekonomi politikaları ABD’de önde gelen iktisatçılardan pek destek görmüyor. Özellikle gümrük tarifeleri konusundaki yaklaşımı keyfi ve “irrasyonel” olarak değerlendirilmekte. Bu değerlendirmelerde haklılık payı bulunsa da meseleyi uzun vadeli eğilimleri gözeterek ele aldığımızda bu tarzın bir anlamda ABD ekonomisindeki yapısal sorun ve çelişkilerin bir yansıması olduğu da söylenebilir. Geçen hafta bu politikaları ABD-Çin rekabeti bağlamında ele almıştım. Bu hafta Trump’ın yurt içi ekonomi politikalarına biraz değinerek resmi tamamlamaya çalışalım.

Trump ve ekibinin içerideki politika çerçevesi üç ana unsurdan oluşuyor: Savunma harcamaları dışındaki kamu harcamalarını -özellikle sosyal güvenlik harcamalarını- kısmak, şirketlerin ve varlıklı kesimlerin vergilerini düşürmek ve başta finans sektörü olmak üzere birçok alanda düzenlemeleri tasfiye ederek yeni bir deregülasyon dalgası başlatmak. Bu üç unsurun uluslararası ticarete kısıtlamalar getirerek belli alanlarda üretimi yeniden ABD’ye çekme hedefiyle ne ölçüde uyumlu olduğu tartışmalı.

Bu hedeflerin ilk ikisi, geçtiğimiz hafta Temsilciler Meclisi’nde kabul edilip Senato’nun onayına sunulan kapsamlı vergi ve harcama yasasında kendini gösteriyor. Trump’ın “büyük ve güzel bir yasa” (One Big Beautiful Bill Act) olarak adlandırdığı bu yasa, 2017’de yürürlüğe sokulan bireysel ve kurumsal vergi indirimlerini genişletiyor ve Biden döneminde hayata geçirilen birçok yeşil enerji teşvikini iptal ediyor. Yasanın en çarpıcı yönlerinden biri, sosyal yardımlara ve kamu harcamalarına yönelik kesintiler. Yasayla ABD’de düşük gelirli birey ve ailelere devlet tarafından sunulan sağlık sigortası programının (Medicaid) kapsamını daraltacak değişikler getiriliyor. Bu değişiklikler yürürlüğe girdiğinde milyonlarca düşük gelirli Amerikalı sağlık hizmetlerinden yoksun kalacak. Federal ve eyalet bütçelerinden ortak finanse edilen Medicaid programının eyaletler tarafından ileride genişletilmesini caydırıcı maddeler de yasaya eklenmiş durumda. Öte yandan, zenginler için getirilen vergi avantajları dikkat çekiyor. Özellikle de yüksek vergili eyaletlerde yaşayan varlıklı kesimlerin yararlandığı eyalet ve yerel vergi ödemelerine yönelik vergi indirimi limitinin yükseltilmesi göze çarpıyor.

Bu arada haftanın önemli gelişmesi, Federal Ticaret Mahkemesi’nin Trump’ın gümrük tarifeleri uygulamasını bu konuda Kongre’nin karar alması gerektiği gerekçesiyle durdurması oldu. Trump, gümrük tarifelerini 1977 tarihli Uluslararası Acil Ekonomik Yetkiler Yasası’na (International Emergency Economic Powers Act) dayandırıyor ve ABD’nin dış ticaret açığının bir ulusal acil durum yarattığını öne sürüyordu. Trump yönetimi mahkeme kararına itiraz ederken önümüzdeki günlerde bu konuda yeni ve yaratıcı hamleler görebiliriz.

Peki gümrük tarifeleri uygulanırsa hakikaten sanayinin yeniden ABD’ye dönmesi sağlanabilir mi? Gümrük tarifeleri, daha kapsamlı bir planın parçası olmak kaydıyla, sanayileşme hedeflerini destekleyecek bir biçimde kullanılabilir. Örneğin, iktisatçı Ha Joon Chang’ın Cambridge Üniversitesi’ndeyken yaptığı ayrıntılı iktisat politikası tarihi çalışmaları, bugünkü gelişmiş kapitalist ülkelerin hepsinin sanayileşme süreçlerinin başında dış ticaret kontrollerini aktif bir politika aracı olarak kullanmaktan imtina etmediğini göstermişti. Chang’a göre bu ülkeler ne zaman ki sanayileri yeteri kadar gelişip dışarıda rekabet edebilecek hale geldi, o zaman serbest ticaret politikalarını savunmaya başladılar.

ABD’nin imalat sanayinde yeniden yükselişe geçebilmesi büyük yatırımlar gerektiriyor. Ancak özel sektörün bu yatırımları yapması için kârlılık beklentisinin yüksek olması lazım. ABD’de büyük teknoloji şirketleri dışındaki şirketlerin kârlılık oranları ise pek yüksek değil. Fakat yatırımları illaki ABD’li şirketler yapmak zorunda da değil. Yüksek gümrük tarifeleri, ABD piyasasına ulaşmak isteyen şirketleri ABD içerisinde yatırım ve üretim yapmaya zorlayabilir. Nitekim ABD’de yapılacak 1 milyar dolar ve üzeri yatırımları desteklemek üzere bir yatırım destek programı (US Investment Accelerator) kuruldu. Daha önce Biden yönetiminin ileri teknoloji ürünleri alanında üretimi desteklemek için başlattığı program çerçevesinde oluşturulan bu destek programı, yenilenebilir enerji projeleri, elektrikli araç batarya fabrikaları, çip ve yarı iletken üretimi gibi stratejik sektörlerde yapılan yatırımlar için vergi istisnaları ve hibe paketleri içermekte.

Trump’ı destekleyen seçmenlerin en büyük beklentilerinden biri ise bu politikalarla istihdam yaratılması. ABD’de imalat sanayi istihdamı 1960’lardan bu yana düşüşte. Bunda sanayinin değer zincirleri aracılığıyla yurtdışına kayması kadar işgücü gereksinimini düşüren teknoloji yatırımlarının etkisi de büyük. ABD’de sanayi yatırımları artsa dahi bu yatırımların sermaye-yoğun üretime yönelmesi daha olası. ABD halen dünya imalat sanayi üretiminde Çin’den sonra en yüksek paya sahip ülke. Katma değer üzerinden yapılan hesaplamalara göre dünya imalat sanayi üretiminde Çin’in payı yüzde 29, ABD’ninki ise yüzde 17 civarında. Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO), bu oranların 2030’da sırasıyla yüzde 45 ve yüzde 11 olacağını tahmin etmekteydi. ABD imalat sanayisinin dünya pazarlarında rekabet edebilmesi esasen yüksek teknoloji ve sermaye yoğun üretim ile mümkün. Özellikle robotlar ve yapay zekâdaki gelişmeler, bu seçeneği daha olası kılıyor.

Öte yandan, uzun bir süredir finansallaşmış olan ABD’li şirketler, üretimlerini ülke içinde yapmaktansa oluşturdukları küresel üretim zincirleriyle maliyetlerini düşürmeyi ve elde ettikleri kârları çeşitli yollarla finansal piyasalara aktarmayı tercih ediyor. Bu, yüksek teknoloji şirketleri olarak sınıflandırılan şirketler açısından da önemli bir sorun. Yarı iletkenler, otomobiller ve her türlü sanayi ürünü aslında hiçbir teknik engel olmadan ABD’de üretilebilir — tabii şirketler, bu üretim için daha yüksek maliyetlere katlanacaklarını ve dolayısıyla kâr marjlarının düşeceğini kabul ederlerse. Ancak, kısa vadeli borsa performansına ve sürekli artan hisse fiyatlarına kilitlenmiş bir piyasada, bu dönüşüm için topyekûn bir değişim gerekiyor. Yeniden sanayileşme hedefi ile finansallaşmış bir ekonomik yapı arasında ortaya çıkacak çelişkilerin nelere yol açacağını göreceğiz. Özellikle de Trump yönetiminin hedeflerinden birisi finansal alanda daha fazla deregülasyon iken.

Tüm bu gelişmeleri temelden etkileyecek olan şeyse dünya sistemi içerisinde ABD dolarının değer ve rolünün nasıl evrileceği olacak. Bu tartışmayı şimdilik başka bir yazıya bırakalım.

Kartalin Sesi
Kartalin Sesi
Kartal'ın Sesi Gazetesi yazarı
İLGİLİ HABERLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Reklam -

En çok okunanlar

Son Yorumlar

Imam Ali Türkan Açık OCAK 2022 SENDİKA İSTATİSTİKLERİ
İmam Ali Türkan Açık HASAN ALİ YÜCEL
İmam Ali Türkan Açık  6284
Seçkin Alper Tamer Açık Kartal’da Emeklilikte Adalet Çağrısı
Zehra Sayar Açık Yılbaşı
Deniz Özlem Er Açık Yılbaşı
Veysel Yiğit Açık İBB’den Kartal’a 3. Kreş