Hayat bazen, bizlere sormadan zorunlu bir kader sunar ve ” Haydi! Çık bakalım, bu çetrefilin de içinden! Göster kendini! Gör bak, sana daha neler yaşatacağım!” diye kafa tutar.
Eğer tek başına isek, işimiz biraz daha kolay… Lakin, sorumlu olduğumuz başka kaderler de var ise, bir çok rol şapkası edinmemiz gerekir. Çünkü onların da kader doğrultularını iyi yönde çizebilmemiz için, yine bizim debelenmemiz gerekir.
Tabi bu arada, çevresel faktörleri de dengede tutmak gerek. Aksi taktirde, istem dışı yapabileceğimiz tek bir eksik, bizlerin tüm manevi emeklerini çöpe atma riski doğurur.
Rol şapkalarımızı takıp çıkarırken de her işe yetebilen, en ince ayrıntıyı düşünebilen, daima sağduyumuzla hareket edip herkesi, her şeyi dengede tutabilen, en bitkin anlarımızda bile güçlü görünmeyi başarabilen, sorumlu olduğumuz kaderlere tek bir gözyaşımızı bile göstermemeyi becerebilen(yarı yolda kaldıkları kaygısına kapılmamaları için), maddi-manevi güçlüklerin “g”sinden bile bahsetmemeye çalışarak, sürekli umut makinesi halinde dolaşmayı sağlayabilen, ama bu arada kendi beklentilerimizi dile getirdiğimiz taktirde, sürekli almaya, ama asla vermeye alıştırmadığımız(duygu alışverişi) zatlarla zıt düşmemek için hep alttan almayı görev haline getirebilen, saygı göremeyen fakat sürekli saygı bekleyenlere tolerans tanıyabilen, empati yaparak kararlar vermeye çalışırken, aptal yerine konulduğumuz halde susabilmeyi ilke edinebilen olduğumuz sürece:
Bizi sarıp sarmalayanımız değil, her fırsatta yaralayanımız bol olur…
Eğer öyle iseniz, an itibari ile silkeleniniz…