Yerel yönetimlerde kadınların temsil gücünü artırmayı hedefleyen ve toplumsal cinsiyet eşitliği ile kadın hakları konularında farkındalık yaratmayı amaçlayan ‘Yerel Eşitlik Eylem Planı’ toplantısı Kartal Belediyesi Meclis Salonu’nda yapılırken, ‘Yerelde Eşitlik İçin Mücadele Ediyoruz’ paneli ise Kartal Belediyesi Soğanlık Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Kartal/Yüksel Fırat
‘Yerel Eşitlik Eylem Planı’ Toplantısı Yapıldı
Kartal Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü tarafından düzenlenen ilk toplantı meclis salonunda yapıldı. ‘Yerel Eşitlik Eylem Planı’ toplantısına Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel’in yanı sıra başkan yardımcıları, meclis üyeleri ve birim müdürleri katıldı. Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü ve Yerel Yönetim Uzmanı Bahar Özden’in konuşmacı olarak yer aldığı bilgilendirme toplantısının açılışında Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel bir konuşma gerçekleştirdi. Konuşmasında Kartal Belediyesi’nin 15 kreşi olduğunu ve bu kreşlerde de kadın istihdamı olduğunu hatırlatan Başkan Yüksel, bir neslin şimdiden yetişmeye başladığını, hem onlara örnek hem de hizmet bekleyen vatandaşlara ulaşmak açısından Yerel Eşitlik Eylem Planı’nı desteklediklerini belirtti. Belediyenin tüm birimlerinden aynı hassasiyeti beklediğini ifade etti. Başkan Yüksel’in konuşmasının ardından Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü ve Yerel Yönetim Uzmanı Bahar Özden birer konuşma gerçekleştirerek diğer belediyelerden ve ulusları kurumlardan gelen örnekleri paylaşarak bilgi verdi.
‘Yerelde Eşitlik İçin Mücadele Ediyoruz’ Paneli Kartal’da Gerçekleştirildi
Yerel Eşitlik Eylem Planı’ toplantısının ardından 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü kapsamında ‘Yerelde Eşitlik İçin Mücadele Ediyoruz’ paneli Kartal Belediyesi Soğanlık Kültür Merkezi’nde yapıldı.
Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, ‘Eşitlik Yerelde Başlar’, Araştırmacı Yazar Elfin Tataroğlu ‘Kadın Odaklı Yerel Yönetimler’ ve Yerel Yönetim Uzmanı Bahar Özden ise ‘Yerelde Eşitlik İçin Katılımcı Eylem Planlama ve Uygulama’ başlıklı konuşmalarının gerçekleştiği panelin moderatörlüğünü Kartal Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürü Deniz Karacan yaptı.
‘Yerelde Eşitlik İçin Mücadele Ediyoruz’ paneline Kartal Belediyesi Başkan Yardımcısı Olcay Özgön, Kartal Belediyesi Meclis Başkan Vekili Özlem Bulut, Meclisi Üyeleri Gülay Boyraz, Aysel Yücel, Demokrat Parti Kartal İlçe Başkanı Eray Ekim, Doğru Parti Kartal İlçe Başkanı Gülay Şakar, Atatürkçü Düşünce Derneği Kartal Şube Başkanı Hülya Arkan, Kartal’daki sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve Kartallı vatandaşlar katıldı.
Panel Kartal Belediye Meclisi Üyesi Aysel Yücel’in gerçekleştirdiği açılış konuşması ile başladı. Kartal Belediyesi’nin Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü’nü kurarak bu alanda önemli bir adım attıklarını ifade ederek yerelde eşitlik için kat edilecek çok mesafe olduğunu belirtti. 25 Kasım’da dayanışmanın, eşitliğin ve mücadelenin azmi ile bu zorlukların da aşılacağına inandığını söyledi.
Yücel, “ALANLARDA OLMAYA, VAR OLAN HAKLARIMIZI SONUNA KADAR SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Aysel Yücel, “25 Kasım, Dominik Cumhuriyet’inde yaşayan ülkedeki diktatörlüğe karşı mücadele eden ve tarihe Kelebekler olarak geçen üç kız kardeş, Mirabel Kardeşler diktatörlüğün askerleri tarafından tecavüz edildikten sonra vahşi bir şekilde katledildikleri utanç gününün yıldönümüdür.
Bugün geldiğimiz noktada biz kadınların hayatın her alanında mücadele etmesi gereken hala pek çok zorluk var ne yazık ki. Erkek egemen politikalardan sokakta veya evdeki şiddetten psikolojik şiddete kadar neredeyse her günümüz ayrı bir mücadele ile geçiyor. Bir çok kadın ve kız çocuklarımız bugün erkek şiddetiyle katledilmekte. Kamusal alanda kadına karşı artan şiddeti engelleyecek mevcut yasalar bile bir takım bağnaz düşüncede olan erkekler tarafından ailenin korunması adı altında kaldırılması için mevcut iktidara baskı yapmaktadır.
Kadınların kendi yaşamlarının öznesi olarak kendi hayatları hakkında söz sahibi olması, kendi kader ve geleceğini, Kamusal alanda belirleyebilmesi, eşitlik ve Özgürlük adına Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün bize vermiş olduğu, tüm hakları korumaya ant içmiş binlerce, milyonlarca kadınla birlikte alanlarda olmaya, var olan haklarımızı sonuna kadar savunmaya devam edeceğimiz, her ne kadar kaybetmiş gibi görünsekte sessiz yığınlar ile bu mücadelenin kazanacağını, bu ülke tarihinde kadın savaşçılarımız Kara Fatma, Şerife Bacı, Halime Çavuş’a baktığımızda görmekteyiz. Bu 25 Kasım hepimize dayanışmanın, eşitliğin, mücadelenin ve kazanımların habercisi olsun. Eşitlik ve sevgiyle hepinizi kucaklıyorum” diyerek tamamladı sözlerini.
Panelin ilk konuşmacısı Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, Türkiye bugün Cumhuriyet kazanımları dediğimiz kazanımlardan geriye giden bir süreçte olduğunu belirtti.
Güllü kadınların siyaset yapması gerektiğini belirterek, “Bu sürecin her birinin içinde iyi kadınları, bu iyi kadın anlamında yanlış anlamayın. İyi erkek, iyi kadın hikayesi değil konusunun uzman kişileri yetkilendirelim ve her şekliyle belediyemizi sorgulayalım. Kartal’dır, Maltepe’dir, Kadıköy’dür ama biz bunun Kartal için buradaysak, belediyemizde isteyelim. Temizlik işçisi kadınlar olsun, ulaşımda kadınlar olsun ki var. Bugün başkan yardımcısı haberini verdiler, bir kadın başkan yardımcımız olmuş, hayırlı olsun. Bugün Türkiye’de sadece 3 büyük belediyede kadın var. Biri tutuklu Diyarbakır’dan bir Gülten Kışanak, biri Aydın Belediye Başkanı, bir de Gaziantep Belediye Başkanı. 3 tane kadın. Kaç büyükşehrimiz var siniz? 30 tane. Otuzun üçü kadın. Peki sabah da söyledim mecliste sayın başkana. İlinin 39 tane ilçesi var, kadın Belediye Başkanı var mı? Yok.” dedi.
Araştırmacı Yazar Elfin Tataroğlu ise kent ve kadın ilişkisine değindi.
“KADINI BİR KENTE KOYDUĞUNUZ VAKİT ÖNCELİKLE BİR BARINMA PROBLEMİYLE BAŞLIYOR”
Tataroğlu, Mekanların, kentlerin, çevrenin kadınla ilişkisinin önemine inanıyorum. Ve bu yerel eşitlik eylem planlarında da bu aslında dahil. Kent, mekan ve kadın ilişkisine bakmak için en temelden başlamak gerekiyor. Kadını bir kente koyduğunuz vakit öncelikle bir barınma problemiyle başlıyor, yani en temel problem ki görünen odur ki bugünden sonra bu sorun daha kronik bir problem olacak.
Yani bugüne kadar barınma hani başını sokacak bir evken, bugün özellikle yaşlı kadınlar için yüksek fahiş kiralar, emekli maaşıyla ödeyemediği, bazen yalnız yaşayan kadınlar için, gençler için, kente tek okumaya gelmiş yurt bulamamış ya da sorumlu olduğu özellikle engelli çocuğu olan yalnız kadınlar için.
Şimdi gördüğümüz üzere bu küme gitgide gelişiyor ve işte bu yerelde eşitlikte sıklıkla kullanılan keşisimsellik kavramı karşımıza çıkıyor. Kesişim ne mesela? Hem kadınsınız hem engelli çocuğunuz var. Siz iki farklı dezavantajlı grupta kesişiyorsunuz. Kent sizin için çok daha zor. Çünkü siz sokağa çıktığınız zaman hem belki bir anda bir yoksullukla mücadele ediyorsunuz, zaten cebimize yeterli para yok. Bir yandan bir çocuğunuz var ve engelli. Her türlü engel olabilir. Örneğin şu anda otizmde çok yüksek. Ve özel eğitime ihtiyaçı var. Özel eğitime ulaşacağı okul uzakta. Bugün dünyada, Birleşmiş Milletler raporlarına göre toplu ulaşıma insanların sadece yarısı yakın. Diğerleri için toplu ulaşıma ulaşmak bir mesele. Yani durağa ulaşmak, minibüse ulaşmak, marmaraya ulaşmak.
Dolayısıyla barınma aslında kendi içinde çok komplekstir. git gide belediyeler, yerel yönetimler açısından daha fazla sorumluluk. Yani belki her ilçede bir bakımevi gerek, yaşlılar için bakımevi gerek, engelli çocuk için gerek. Ki büyükşehirin böyle bir projesi var. Yani çocuklarınızı bırakabileceğiniz kısa mola durakları var. Bunlar Avrupa’da örneğin Norveç’te var. Çeşitli kademelerde yani kısa süreli kalacaklar, uzun süreli bırakılacaklar. Ve mesela şiddet görmüş, o gece valizini almış, hemen gidip sığınması lazım. Bu tür yerler, bir de kalıcı yani artık orada yaşamak. Farrklı modellemeler yapılması lazım. Biz belki kültürel olarak bugüne kadar yaşlısına bakan, büyüğüyle aynı ev içinde annesiyel, babasıyla yaşayan, kayınvalidesi ile yaşayan bir toplumduk. Ama ben bugün bu salonda sorsam özellikle de benim yaş grubuma: ‘Kaçınız çocuklarınızın size bakacağını düşünüyorsunuz?’ diye.
Hemen hemen çok az el kalkar diye düşünüyorum. Çünkü şu an kadınların en çok düşündüğü şey, çocuğun kız veya erkek olması da fark etmiyor, onu da söyleyeyim.
Herkesin niyeti denize bakan huzur evi, en güzelleri de İzmir’de var. Güzelbahçe, oranın sahilleri de çok güzel. Şimdi evet bu da çağımızın meselesi. Ya bundan mesela 40 yıl evveli böyle bir durum yok, öyle bir şey yok. Zaten kayınvalide sağlıklı olsa da birlikte yaşıyor ya da anne, sağlıklı olsa da.
Dolayısıyla yerel eşitlik eylem planlarının aslında bir de esnek ve çağı yakalayan planlar olması lazım.
Yani bundan 10 yıl öncenin planı bugün tutmayabiliyor. Bugün yapacağınız plan 5 sene sonra tutmayabiliyor. Bir de depremi var, göçü var. Hiç tutmuyor. Yani öyle planlar olmalı ki hemen güncellenmeli. Mesela o kesişim noktası dediğimiz noktalardan biri de işte engelli çocuklardan bahsetmiştim. Ben mimarlık fakültesinde okurken seçmeli ders olarak engellilere yönelik bina tasarımları, iç mekan tasarımları dersi almıştım. Bunun şöyle bir sebebi var. Engellilere yönelik tasarım dersleri seçmek derslerde çok rağbet görmüyor. Çünkü düşünsene 20 yaşında 19 yaşında üniversite okuyan bir çocuksunuz ve bir sürü çok cazip böyle endüstriyel tasarımı da kapsayan ilerici dersler var. Neden engeller ile ilgili? Çünkü ben bu konuda sosyal sorumluluğa sahiptim. Benim annem çok aktifti engellilerle ilgili, sivil toplum işitme engelli, görmeye engelliler. Ben bir bilince sahiptim.
İlk seçmeli derse girdiğimizde hoca dedi ki: ‘Yarın sabah uyandığımızdan her biriniz, engelli birey adayısınız.’ Sabah uyanın, sokağa adım attığınızda.. O yüzden sadece yaşlandığınızda barınma problemi de yok kentlerde, engelli bir yaşlı birey olma ihtimaliniz de var. Ona göre birden bakım. Bakınız, bu aile içi bir yaşlı varlığı kadınların çalışmasına çok engelmiş de. Genç kadınlar için söylüyorum, çocuklar, kreş… Bunları çalışmaya engel meseleler. Bunların aslında mevzuata göre yerel yönetimlerin yani kamusal bir sorumluluk olduğunu biliyor muyuz? Yani kadın bu dertlerden kurtarmak kamu görevi. Sosyal belediyecilikte eğer kadın evde yaşlı var diye ona bakmakla mükellef olduğu için çalışamıyorsa kamuoyunun görevlisi bunu çözmek, öncelikle bunu bilmek lazım. Bazı şeyler kadınlara yerel yönetimlerde yardım olarak veriliyor. Mesela yardım, işte kadın yardım alan oluyoruz. Aslında kadınlar baştan yardıma muhtaç insanlar değildir. Hemşeridir.
Kadınlara yapılacak her türlü belediye ya da devlet ayaklı , kamu ayaklı destek karşılıklı hak çerçevesinde iş yaptık. dil olarak da yerel yönetimlerde kadına yardım, yani onu bir şekilde aciz bir durumdan kurtarma gibi yaklaşmamak aksine hemşerilik hukuku içerisinde eşit bir birey olarak görmeli. Bu onun zaten hakkı. O anlamda yaklaşmak çok önemli. Yani kullanılan dil de önemli. Evet, barınma hakkı dedik. Bunun içinde ‘güvenlik hakkı’ da var. Yani kent, kadın mekan ilişkisinde bugün kentlerdeki en büyük problemi tutar.
Ve bu güvenlik işte başkanın anlattığı kimi cinayetlerinde işlenmesine kadar varan, yani kadınların gece sokakta yürürken arkasına baka baka korkarak yürüdüğü, çoğu zaman karanlık sokaklarda da yürüdüğü yani başka çevresel aydınlatmadan yani sokakların aydınlatılmasından başlamak üzere belki de güvenlik güçlerine, çabuk erişim ya da kadınların yaşayacağı güvenli sokaklar, geçebileceği güzergahlar yani haritalar çıkarılmalı. Bu haritalar, örneğin Kartal İlçesinde nerede kadınlar var? Önce onun haritası. Bu Eskişehir Belediyesi’nde var. Mor harita. Üzerine, nerede engelli çocuğu olan kadınlar var onların haritası. Sonra güvenli kentler yani bir kadın akşam bir yere gitmek istedi onların haritası muhakkak internet aracılığıyla da kadına sunulmalı. O zaman ikinci aşama yani bunu bir böyle Maslov Hiyerarşisi olarak düşünürsek güvenlik eğiliriz üçüncüsü aslında kentlerinin hareketlilik hakkı.
Yani siz bu kentte İstanbul’da yaşarken nereye gitmek istiyorsanız, bir erkek nereye ulaşabiliyorsa siz de ulaşmalısınız. Bunun için hem sizin güvenliğiniz yani güzergah güvenliğiniz sağlanmalı, hem de sizi oraya ulaştıracak araçların vasıtaların imkanları sağlanmalı. Peki hareketlilik hakkı sadece işte otobüse binip bir yere gitmek mi?
Kadının mesela sosyalleşmesi, eğlencesi. Aklınıza ne geliyor?, aslında bunu çok merak ediyorum. Ben biraz tamamen eve eğlenmeye çıkıyorum dediğimizde yani ilk aklımıza gelen yerleriz neresi, nereye gidiyorsunuz?
Nerde değil mi? Evet, kadınlardan gelen cevapların %90 parkta diyor. Peki, erkeklerin gidebileceği yerlere bakın. Ne kadar çok yer var. Öyle değil mi? Yani tabii kadınların niye oturup bir çay kahve içebileceği kahvehaneler, sohbet edebileceği yerler, kültür merkezleri gerekiyor.
“MAHALLE KADIN MECLİSLERİ, KONSEYLERİ, KOMİTELERİ KURULMALI”
Bundan sonrasında, yani kentsel dönüşümde öncelikle kadınların eğlencesini düşünen yok. Yani nasıl bir coğrafya ve iklimden bahsediyoruz? Yani evde kumandayı alıp kanal değiştirme hakkına dair sahip olmayan kadınların yaşadığı… Işte başkanım söyledi, yemeği yaktı diye ya da yapamadı diye katledilen kadınların yaşadığı Ve bakınız sağlık. Kürtaj imkânına ulaşamadığı için çeşitli yollarla düşük yapmaya çalışırken ölen kadınların yaşadığı bir coğrafyadan bahsediyoruz. O yüzden, meseleye öyle sanki bir elimiz yağda bir elimiz balda, nereye eğlenmeye gideceğiz gibi bakmıyoruz zaten. Ama kültürel faaliyetlere katılmak, bir sinema ile gitmek, bir operaya bir tiyatroya gitmek, bir arkadaşıyla akşam çıkıp yemek yemek kadının hakkıdır? Bunu da sanki bir lütufmuş gibi ayrıca sunulan bir şeymiş gibi değil bu kentte eşitlik konuşulacaksa kadınların sosyal yaşamı da bunun içine dâhildir. Demokrasi bütün bunlar tamamlandıktan sonra zaten doğabilen bir şey. Demokrasi mahallelerle başlıyor. Bunu unutmayan mahalle, demokrasinin çekirdeği o yüzden mahalle kadın meclisleri, konseyleri, komiteleri kurulmalı. Ve daha fazla kadın başkanın da olması lazım. O da belki başka bir konuşmanın konusu olabilir. Muhakkak bir gün haftada kapısı sadece kadınlara kamu açık olmalı, kadınlar oraya girip istediklerini söyleyebilmeli. Sadece çarşamba günü kapı açık kadınlar. Ne anlatmak istiyorsa gelip anlatacak. Şiddetten korumak da yerel yönetimlerin görevi bilinçlendirmekte. Bunun içinde mahallelere belki de mobil olarak ulaşmalı ve bu bilgilendirmeyi kadının ayağını giderek sağlamalı ve en önemlisi de kamusal hizmetlere erişim ve temsil hakkı. Kadınlar maalesef yerelde yollar.
Yani dünyadaki oran %30 altıda iken biz hâlâ belediye başkanlıklarında ikilerde üçlerde oyalanıyor.
Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Bundan sonrası için daha eşit, daha kapsayıcı, daha katılımcı, daha dirençli kentler için daha fazla kadın temsili bir görüntü lazım.
YEREL EŞİTLİK EYLEM PLANINDAN BAHSEDİYORUZ
Yerel Yönetim Uzmanı Bahar Özden daha fazla kadınlara yönelik eşitliği önceleyen hizmetlerin yapılması gerektiğini belirterek, “Hem temsil anlamında hem katılım anlamında hem farklı hizmetler anlamında. Fakat bunu nasıl yapacağız? Bugün sık sık duyduğumuz gibi bir yerel eşitlik eylem planından bahsediyoruz.
Aslında plan deyince gözünüzü korkutmasın. Hani stratejik planlar, sayfa sayfası hazırlandıktan sonra raflara kaldırılan çokta fazla okunmayan arşivlenen, İşe yaramayan planlardan bahsetmiyoruz.
Yerel eşitlik eylem planı katılımcı olmasıyla daha fazla öne çıkan ve daha faaliyetler düzeninde olduğu için bireye yansıması açısından da hem belediyenin her gün önünde hem de sizlerin, yani hemşerilerin, kadınların tüm bu sürece katılan tüm grupların takip ettiği çok önemli bir örgütlenme ve iletişim aracı aslında.
O yüzden yerel eşitlik planlarını bir yere ayırıyorum. Aslında diğer tüm planların da bu şekilde olması gerekiyor ama bu planların sürekli revize edilerek sürekli gözden geçirilerek takip edilerek yaşayan canlı planlar hâlinde konumlanması gerekiyor ve bunun için çalışıyor, bunu hedefliyoruz. Bugün de Kartal Belediye bunun için siyasi iradeyi ortaya koyarak bir start verdi. Belediyeler çok önemli kurumlar, herhangi bir kamu kurumu değil, öncelikle çok farklı bir bakış açısı var.
Öncelikle yerel siyasetin hayata geldiği, hayat bulduğu bir kurum ve böyle bir siyasi yanı var. Bir tarafı ile hizmet veren bir kurum. İşte yerelde tüm hizmetler yer alıyor, yürütülüyor. Bir tarafta bir iş veren. Türkiye’de özellikle belediyelerin çalışan sayıları düşünüldüğü zaman belediyelerin aldığı karar, yürüttüğü hizmetlerin ne kadar büyük bir sayındaki insanları etkilediğini düşünebiliriz.
Ve en önemlisi benim altını özellikle çizmek istediğim nokta: Aslında toplumsal bölüşümün çok önemli bir örgüsü olması.
Bugün de 25 Kasım Uluslararası Kadına şiddet ve mücadele etmek için biraradayız. Bunu konuşuyoruz ve kadınlara yönelik şiddetin, kadınlara yönelik baskının aslında altında yatan, temel neden eşitsiz. İşte toplumsal cinsiyetin eşitsizliği. Yüzyıllardır kadınla erkeği farklılaştıran, kadınları kamusal alandan eve hapseden Elfin hanım da bahsettiği gibi evdeki tüm bakım yükünü kadınların sırtına yükleyip bunu onların geleneksel rolü hâline getiren toplumsal cinsiyet eşitsizliği aslında bugün yaşadığımız kadın cinayetlerinde en temel nedeni.
Ama bu dönüşümü sağlamak, bu eşitliği sağlamak kolay bir şey değil. Hem zihniyetlerde hem uygulamada hem de siyasette her alanda belli dönüşüme ihtiyacımız var. Ve bu tek başına bir belediyenin irade gösterilmesiyle de gerçekleşmesi mümkün değil. Bu iradenin hem belediyenin farklı düzeylerinde, şöyle düşünmek lazım; belediyeler yerel yönetim olarak aslında 3 temel alana hakim olması gerekiyor. 3 temel alanı kapsıyor. Bunlardan en temel alan siyasi alan, siyasetçilerin işte karar alıcıların pozisyonu ve siyasetçilerin farklı bir rolü ve öncelikleri var. Onun altında teknik bir bilgiye sahip teknik alan var. Yapılması gerekeni, olması gerekeni, işte mühendislik bilgisiyle, sosyoloji bilgisiyle tüm bu kayıtlı ve teorik bilgilerle beslenen bir teknik grup var. Bir de saha var, aslında sizler varsınız. Bu üç düzey birbirinden kopuk olduğu zaman çok ciddi ve çok ciddi yani altında kalkılamayan sorunlar ortaya çıkıyor ama tam tersi bu üç düzey yani siyasi düzeyde teknik düzeyde sahayla da buluşunca muhteşem işler ortaya çıkıyor.
“ÖNEMLİ BİR ÖRGÜTLENME İLETİŞİM ARACIDIR”
Bu yerel eşitlik eylem planının bu anlamda üçlü birleştirmeyi sağlayacak önemli bir az önce de söylendiği gibi önemli bir örgütlenme iletişim aracı. Çünkü bugün sabahtan burada önceki programda aslında benzer bir toplantıyı belediye meclis salonunda gerçekleştirildik. Belediye Başkanımızla, meclis üyelerimizle ve genel müdürlerle. Çünkü bu işin bir iç paydaş yani bir belediye tarafı var. Bir de dış paydaş sizler varsınız. Sahada yaşayan hemşehriler, tüm gruplar var.
Bu eylem planının her iki taraftan da sahiplenmesi bu anlamda çok önemli. Siyasi irade konuyor. Evet ama teknik düzeyde. Çünkü bu iş sadece kadın ve aile hizmetleri müdürlüğünün işi değil. Ulaşımdan tutun az önce örneklerini verdiğimiz; kadınlar nelere erişebiliyor, nasıl erişilebiliyor, ne kadar erişilebiliyor? Tüm bu soruların cevapları aslında müdürlüklerde. İlçe Belediyesi olduğu için ulaşım yok ama partlar var, fen işleri var. Bütün bu kaldırımlar, rampalar, yüksek kaldırımlar, altyapı ondan sonra temizlik. Bunlardan en fazla etkilenen kadınlar en başta. Parklar en görünür ve hayatımızda yer alan yerler olduğu için özellikle yaşlılar ve çocuklu kadınlar açısından. Katılımcılık, burada çok çok merkezi bir noktaya oturuyor. Yani bu eylem planı masa başında yapılabilecek bir doküman değil. Şimdi ben çok kısa hani adımlarından bahsetmek istiyorum. Kısaca onu toparlayacağım. Bir mevcut durum analizi aşaması var ki buraya ben çok daha kalabalık, farkı yaş grupları farklı sivil toplum örgütleri ve burada yaşayan kartal belediyesinde yaşayan tüm sivil aktörleri kamu kurumlarının katılımıyla bu mevcut durumu ortaya çıkarmak ve aksayan yerler sorunlara birlikte karar vermek, birlikte katılmak. Bunun öneminin altını çizmek istiyorum. Bu yerel eşitlik eylem planı ancak o zaman yaşayan, anlamlı bir eylem planı oluyor. Ve uygulama süreci yine aynı şekilde, bunun izlemesini değerlendirmesini yapmak ve geri bildirimlerini yapmak, takibini yapmak aslında hemşerilerin en önemli görevidir” diyerek tamamladı konuşmasını.
Panelistler kapanış konuşmasında ise kadınların örgütlü mücadelesine dikkat çektiler.
“HUZURLA YAŞAMANIN YOLU EŞİTLİKTEN VE BİRBİRİMİZİ ANLAMAKTAN GEÇER”
Canan Güllü; “Unutmamamız gereken ilk şeyi söylemek istiyorum. Uluslararası İstanbul Sözleşmesi yürürlükten kaldırıldı. Biliyorsunuz ki koruyucu politika üretecek bir sözleşmeydi. O yanlışlık olmasın yerli ve milliydi. Türkiye’de Türkçe hazırlanmıştı, İngilizceye çevrilmişti Avrupa komisyon döneminde bizim hepimizin katkısı olmuştu. Kaldırıldıktan sonra aslında 2021 Mart ayından beri Türkiye’de kolluk polisi nasılsa sözleşmesi yok canım aman koruyacağım hiçbir şey yok diyor. Bu nedenle şiddet artıyor ama unutmayın ki anayasa var, ceza yasası var. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesi kanunu var.
Bu nedenle; 1- Sakın ola ki uğradığınız şiddeti yutup oturmayın yerinize. 212 656 96 96’yı arıyorsunuz. Belediye zaten afişlerini dağıtıyor. 2- Çok fazla ekranlarda görüyoruz. LGBT’liler var ya onlarda insan, insanız. Yakınınızda görüyorsunuz. Hep beraber yaşarken bir gecede karar verilen bir cinsel yönelim değil, vücudun horman dengesiyle ilgili, onların dışlanmasına yönelik cümlelere de sesimizi lütfen yükseltilebilir ve en önemli belki de benim burada söylemem gereken son cümle. Laiklik konusunda özellikle kadınların ona ihtiyacı olduğunun unutulmaması gerekiyor. Laiklik hepimizin özgürlük alanıdır. herkesin beyanıdır. Nasıl diyeyim?
Bize nasıl yaşayacağımıza, sokakta nasıl davranacağımıza dair davranışlar. Bunun anayasa içinde yapılabilir değişiklikle efendim başı şu şekilde bağlasın, ayağını böyle yapsın, çarşaf giysin gibi. Türkiye’nin hiçbir sorunum yoktur. Herkes her şekilde istediği gibi giyinebilir, istediği gibi yaşayabilir. Bu laikliğin en doğal özelliğidir, kimse korkmaz. Anayasanın laiklik ilkesi olduğu sürece ayrımcılık olmaz. Bu iş burada kapanmıştı ve de diyorum ki birlikte yaşamanın sağlıkla, umutla, huzurla yaşamanın yolu eşitlikten ve birbirimizi anlamaktan geçer.
“BİZ ÖRGÜTLENECEĞİZ. MAHALLELERDEN ÖRGÜTLENECEĞİZ”
Elif Tataroğlu; “Bizler bugün bu hakları veren ve bugün burada eğer kadın haklarını konuşabiliyorsak içinde bulunduğumuz coğrafya da o büyük önderin öngörüsüne borçluyuz. Son sözlerimi söylerken de, 1916’da Doğu Cephesinde, 1918’de Karlsbad’ta tedavi görürken kadınlara haklarını vermeliyizi düşünen, bakın daha 1923’e çok var. O büyük Önder, 1918’de Karlsbad’ta bir Fransız kadınına diyor ki, -Karlsbad’ta geçen günleri okumadığınız muhakkak okuyun- Bugün dahi herhangi bir liderin bir siyasetçinin erişemediği ölçekte kadınlara özgürlüğü vermekten bahsetmektedir Atatürk. O o kadar büyük, o kadar eşsiz bir insandır. Ve biz Türk kadınları olarak çok şanslıyız ki işte o bütün dünya devlerinden önce, bize seçme seçilme hakkını vermiştir. İsviçre’den önce Belçika’dan önce komşumuz Yunanistan’dan önce vermiştir. Şunu da unutmayalım, ilk hakları yerel seçimlerde vermiştir, sonra geldi genel seçimler. 1930’da yerel seçimlerde vermiştir.
O yüzden daha çok kadının yerelde var olması bizim başlangıçta bu devrimi gerçekleştiren Atatürk’e borcumuzdur.
Biz maalesef bu devrimi ileri götüremedik. Her ne kadar bugün Türkiye’nin en güçlü kadın örgütlenmesi olsa da mahallelerde örgütlenmeyi güçlendiremedik. Daha güçlü mahalle meclisleri kurmalıyız ve bu oralarda köylüsü kentlisi, Kürdü Türkü, laiki muhafazakarı, dindarı, baş örtülüsü başı açığı her birlikte, kola kadınlar içerisinde herhangi bir sosyal sınıf ayrımcılığı gözetmeden bu mücadeleyi vermeliyiz.
Öldüren sizin dininize ırkınıza, baş örtünüze kıyafetine bakmıyor, emin okunki bakmıyor. Yani efendim öyle giyinmiş bilmem neymiş, baş örtülü kadınlarda öldürülüyor. Böyle bir şey yok. O yüzden mücadeleyi birlikte ve yerelde mahallelerde örgütlemeliyiz. O manada 2023, yani Cumhuriyetin 2. yüzyılı, işe Canan Başkanımız gibi, Kartal’ın önder kadınları gibi, burada bulunan bütün bu kadınlar gibi, sivil toplumcu kadınlar gibi kadınların daha aktif olduğu bir yüzyıl olmalı. Daha örgütlü olduğu, daha dayanışma içinde olduğu bir yüzyıl olmalı. Bunun içinde ne gerekiyorsa yapmalıyız. Yani mahallelerden örgütlenmeyi başlatmak için, yoksa biz işimizi siyasilere delege edersek yani meclis yapsın, orası yapsın, burası yapsın. Kimsenin bir şey yapacağı yok. Bunu gördük. Biz örgütleneceğiz. Mahallelerden örgütleneceğiz.
Aynı zamanda ben yarı İzmirliyim, yarı buradayım. Sürekli burada yaşadığım Kartal mahallem.
Kartal bu konuda çok aydınlık insanların olduğu bir ilçe. Bu açıdan çok şanslıyız. Yani Katal hem örgütlü hem aydın insanların olduğu bir ilçe. Ben Cumhuriyetin de, yani hani Cuöhuriyetin kalesi derler ama Kadıköy’ün elinden ayrağı almaya da talip diyorum. Cumhuriyetin kaleci olmak için Kartal. O yüzden bu örgütlenme modelini burdan başlatabiliriz. Ben de elimden gelen takviyeyi, burada söz veriyorum, her zaman Kartal Belediyesi’ne sunacağım. Bunun içinde önce sosyal demokrat bir belediye olmalı.
Bu çünkü hayat görüşür. Yani eşitliğe inanmayan, eşitliğin fıtratta olmadığını düşünen insanlarla zaten bu mücadeleyi veremeyiz. İlk işimiz o. Sonrada daha örgütlü ve yerelde eşitliğin sağlandığı bir Kartal için, hep birlikte İstanbul için mücadele ederiz. Teşekkürler
Bahar Özden; “Her şey başında gerçekten dayanışma geliyor. Yani birbirimize dayandığımız sürece birbirimizden güç aldığımız sürece mücadeleyi daha ileriye götürme imkanımız var ve bunun için de sahip olduğumuz haklar Atatürk’ün neredeyse 100 yıl önce bize verdiği haklara daha çok sahip çıkmamız gerekiyor ve daha çok hakkımızı aramamız gerekiyor. Artık bu hak mücadelesi dönemindeyiz, öyle görüyorum. Talep etmemiz gerekiyor. Biraz daha sokaklara çıkmamız gerekiyor. Daha fazla örgütlerle bir arada bu mücadele etmek gerekiyor diye düşünüyorum.
Ve burada en sihirli anahtar kelimelerden bir tanesi balık açısı bence. Yani hem sosyal demokrat bakış açısı hem de eşitlik bakış açısı. Özellikle toplumsan cinsiyet bakış açısı, gözünüze bir gözlük takıyorsunuz. O farkındalığa o danış açısına sahip olduktan sonra bir daha asla gözümüzden çıkmayacak bir gözlükle görüyorsunuz Dünyayı. Tüm o faklılıkları, eşitsizlikleri talep edebileceklerinizi, isteyebileceklerinizi ve aslında bu toplumsal dönüşümün gücü de bence buradan kaynaklanıyor. O yüzden hiçbir fırsatı kaçırmayın diyorum. Bundan sonra Kartal Belediyesi bu konuda çok güzel çalışmalar yapacak. Sizlerle birlikte olacak. Zaten bu sizden bağımsız olabilecek bir şey değil. Katılın, sözünüzü yükseltin, talep edin ve dahil olun.
Panelde izleyicilerden gelen sorularda cevaplandırıldı. Yaklaşık 1.5 saat süren panelin ardından panelistlere Kartal Belediye Meclisinin kadın üyeleri tarafından çiçek takdim edildi ve hatıra fotoğrafının çekilmesi ile panel sona erdi.