Perşembe, Mart 28, 2024
Ana SayfaKÜLTÜR SANATKartal Kitap Fuarı’nın son gününde “Bedreddin ve Börklüce”

Kartal Kitap Fuarı’nın son gününde “Bedreddin ve Börklüce”

Kartal Kitap Fuarı’nın son gününde “Bedreddin ve Börklüce” söyleşi-imza etkinliği gerçekleşti


Kartal Kitap Fuarı’nın son gününde “Bedreddin ve Börklüce: Osmanlı’da Sınıf Mücadeleleri ve 1416 İhtilali” adlı kitabın imza ve söyleşisi gerçekleştirdi.
 Kartal Kitap Fuarı’nın son gününde Osmanlı’da sınıf mücadeleleri ve 1416 ihtilalinin Şeyh Bedreddin’in ismiyle anılan 1416 İsyanı’nı ve isyanı hazırlayan koşulları farklı yönleriyle inceleyen 10 makaleden oluşan “Bedreddin ve Börklüce: Osmanlı’da Sınıf Mücadeleleri ve 1416 İhtilali” adlı kitabın imza ve söyleşisi büyük bir ilgiyle gerçekleşti.
Kor Kitap’ın Marksist Araştırmalar Dizisi’nden çıkan Sinan Araman, Hasan Ateş ve Erdem Çevik’in hazırladığı kitabın söyleşi-imza etkinliğine katılan Sinan Araman, Hasan Ateş okurlarla söyleşip, kitabı imzaladılar.
Hasan Ateş ve Erdem Çevik söyleşi-imza etkinliği 3 Ekim Pazar Saat:14.00’da Kartal Kitap Fuarı 89 Numaralı MANOS Kitap Standında gerçekleşti.
Burak Bağçeci Teori ve Eylem dergisinin 2021 Sonbahar 53. sayısında kitap tanıtım yazısında kitaba ilişkin oldukça ayrıntılı bir incelme gerçekleştirdi. Kartal kitapseverler için yazıyı yazarımızın da izniyle buraya olduğu gibi aktarıyorum.
osmanlı’da sınıf mücadeleleri ve 1416 ihtilali
burak bağçeci
 
Kor Kitap’ın Marksist Araştırmalar Dizisi’nden çıkan Sinan Araman, Hasan Ateş ve Erdem Çevik’in hazırladığı Bedreddin ve Börklüce: Osmanlı’da Sınıf Mücadeleleri ve 1416 İhtilali kitabı, daha çok Şeyh Bedreddin’in ismiyle anılan 1416 İsyanı’nı ve isyanı hazırlayan koşulları farklı yönleriyle inceleyen 10 makaleden oluşuyor.
Makalelerin üç başlık altında toplandığı kitabın “1416 Öncesi Tarihsel Miras” başlıklı ilk bölümünde, 1416 İsyanı’nın öncülleri sayılabilecek toplumsal hareketlerin ideolojik ve felsefi temelleri ve bunların 1416 İsyanı başta olmak üzere kendilerinden sonraki toplumsal hareketlere olan düşünsel etkileri inceleniyor. Bu bölümde Faik Bulut’un “İslam Aristokrasisine ve Şeriat Düzenine Karşı İlk Halk İsyanları”, Sibel Özbudun’un “Yoksulların Başkaldırısı ve Kadınlar: Tarihsel bir Bakış”, Konstantin A. Jukov’un “Börklüce Mustafa Ayaklanmasının Yeni Bir Yorumu” ve Sinan Araman’ın “Dini, İdeolojik ve Tarihsel Yönleriyle Bedreddin Hareketi” başlıklı makaleleri bulunuyor.
“Tarihsel-Toplumsal Koşullar ve Ayaklanma” başlıklı ikinci bölümdeyse isyanı ortaya çıkaran ve isyanın üzerinde etkide bulunduğu tarihsel-toplumsal koşulları ortaya koyma gayesi güdülüyor. Bu bölümde Erdoğan Aydın’ın “Osmanlı Kurumlaşmasına Karşı Şeyh Bedreddin”, Saygın Salgırlı’nın, “1416 İsyanı: Bir Osmanlı Toplumsal Hareketinin Yeniden Değerlendirilmesi”, Erdem Çevik’in “1416 İhtilali’nin Toplumsal ve Sınıfsal Çatışma Dinamikleri” ve Hasan Ateş’in “Klasik ve Çağdaş Osmanlı Tarihçiliğinde Bedreddin ve Börklüce İsyanı” makaleleri bulunuyor.
“Ayaklanmanın Aktörleri ve Tarihsel Önemi” başlıklı üçüncü bölümdeki makaleler hareketin önderlerinin ideolojik pozisyonları ve isyanın tarihsel önemi üzerinde duruyor. Bu bölümdeysek Aydın Çubukçu “Mutasavvıf ve İsyancı: Börklüce Mustafa Bilmecesi” ve Mehmet Işıktaş “Börklüce Mustafa ve Tasvirü’l-Kulub” başlıklı makaleleriyle yer alıyor.
 
1416 ÖNCESİ TARİHSEL MİRAS
Kitabın birinci bölümündeki makalelerde, Bedreddin ve öncesindeki eşitlikçi-heterodoks hareketleri inceliyoruz. Tarihte İslam coğrafyalarındaki sosyal isyanlar görmezden gelinmiş, görmezden gelinemediği ölçüde isyanlar toplumsal koşullarından kopartılarak incelenmiştir. İsyanın tarihsel etkilerini görünmez kılmak için onu yaratan toplumsal koşullar silikleştirilirken, geriye kalan ve esas meseleymiş gibi gösterilen hareketin ideolojik biçimleri de genellikle sapkınlıkla itham edilmiştir. Egemen tarih yazınındaki bu tavra, yakın tarihteki toplumsal hareketlere ilişkin anlatılarda da hala rastlamaktayız. Ancak egemen tarih yazımına mesafe koyduğumuzda, tarihin ezilenlerin farklı biçimler altında ortaya çıkan isyanlarıyla dolu olduğunu görmeye başlarız. Bu, yalnızca Batı dünyasının modern tarihi açısından böyle değildir. İslam coğrafyalarında, eşitlik ve özgürlük özlemleriyle ortaya çıkan ve egemen sınıflara karşı ezilenlerin çıkarlarını dile getiren, onun baskı enstrümanı olarak işlev gören dinin resmi-egemen biçimine karşı heterodoks düşüncelerde kendini ifade eden isyanların tarihini incelemek bu açıdan son derece kıymetlidir. Üstelik ezilenlerin tarihi, imparatorlukların, haşmetli devletlerin yanı başında veya doğrudan içinde halkların onlarca kez eşitlikçi, komünal toplumsal biçimler kurabilmeyi başardıklarını gösterir bizlere.
Bu noktada Faik Bulut, “İslam Aristokrasisine ve Şeriat Düzenine Karşı İlk Halk İsyanları” başlıklı makalesinde Ortadoğu tarihinde İslam aristokrasisi ve temsil ettiği şeriat düzenine karşı ezilenlerin eşitlikçi ve dayanışmacı isyan hareketlerini ortaya koyuyor. İslam coğrafyalarının ezilen ve sömürülenlerinin başka bir toplum ve yaşam mücadelesinin somut örneklerinin, 1416 İsyanı’na doğrudan ya da dolaylı ideolojik-politik etkilerini düşündüğümüzde, Bulut’un makalesi tarihsel süreç içinde Bedreddin ve Börklüce İsyanı’nı daha da anlaşılır kılmak adına önemli bir inceleme.
Ezilenlerin mücadelelerinin ifade ediliş biçimleri olarak karşımıza çıkan dinin heterodoks yorumları, İslam devletlerinin boyunduruğu altında yaşamaya başlayan halkların dinle kurdukları ilişki üzerinden geliştirdikleri yorumlarına dayanır. Nitekim İslam yayıldıkça, “mevali” denilen, kılıç zoruyla ya da ikna yoluyla İslam’ı seçen toplulukların yanında bir de “zımmi” denilen ve eski inançlarını koruyan topluluklar ortaya çıkmıştır.[1] Egemen Arap aristokrasisiyle çelişkiler yaşayan topluluklar böylece egemen din anlayışının kâfirlikle andığı yeni ve eklektik dini-felsefi anlayışlar ortaya çıkardı. Yani, Bulut’un aktardığı biçimiyle mevali ilk zındıklık akımının temelini oluşturdu.[2] Bu anlayışlar hem resmi dine karşı ideolojik, hem de doğrudan siyasal düzene karşı politik karşıtlıklar üzerinden kendilerini var ettiler.[3] İslam coğrafyasında var olan sınıfsal egemenlik, toplumsal yaşamı yeniden kendi nitelikleriyle üretirken dinin heteredoks yorumuna dayanan felsefi-teolojik akımlar da maddi varlık koşullarını bu toplumsal yapı üzerinde buluyorlardı. İslam coğrafyasında haraca dayalı toplumsal yapının yarattığı halk ve iktidar arasındaki çelişki boyun eğme ilişkisini aştığında ortaya çıkan isyanların öznesi olan kitleler, dinin “akılcı skolastikten de, biçimsel itaatten de” farklı olan yorumlarını kılavuz aldılar.[4] İslam topluluklarının içinde yeşeren eşitlikçi akımların ortak özelliklerinden biri de, hemen hepsinin Müslümanlığı kabul etmiş görünen eski Zerdüşti, Maniheist ve Mazdeki çevrelerde ortaya çıkmasıdır ki bu yüzden bunlar halen etkilerini taşıdıkları bu inançları İslam ile bağdaştırma çabası içindedirler.[5] Ancak bunu yalnızca dini bir karşı koyuş ve kültürel direnme tepkisi olarak değil, sınıf çatışmasını, sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri kendi yaşamında gören ve bu durumu Arap aristokrasisinin resmi din anlayışıyla ilişkisi etrafında deneyimleyen halkın bir tepkisi olarak okumakta fayda vardır. Genel çerçevede sonradan İslam etkisi altına giren halkların geçmişten getirdiği eşitlikçi fikirler temelinde yeniden yorumladıkları din, ancak böylesi bir konjonktürde maddi var oluş koşullarına sahip olarak kitleler içinde yayılabilecek olanaklara sahip olabilir. Örneğin Mazdekiler, mutsuzluk gibi soyut ve bireysel görülebilecek bir duygu durumu sınıfsal eşitsizliklerle ilişkilendirebilecek ve mutsuzluğun ortadan kaldırılmasını malların ortaklığı koşuluyla temellendirebilecek[6] kadar “gerçek” yaşamın bilincindeydiler.
Sonuç olarak bütün bu mücadeleler, Hürremiler, Ortakçı Beyazlar, Kızıllar, Zenci Spartaküsler, Karmatiler, Alamut ve daha birçok toplulukta vücut bulmakla kalmamış, bu topluluklar eşitlikçilik temelinde yönetimler kurmayı başarmışlardır.[7] Böylece, eşitlik ve özgürlük özlemiyle mücadele eden halklara, tıpkı kendilerinin de tarihten devraldıkları gibi, tarihsel bir miras bırakmışlardır.
 
YOKSULLARIN BAŞKALDIRISI VE KADINLAR
1416 İsyanı’na aktarılan tarihsel miras bölümünde Sibel Özbudun, kadınların bu isyanlardaki konumlarına yönelik ayrı bir inceleme başlığı açıyor. Özbudun, “Yoksulların Başkaldırısı ve Kadınlar: Tarihsel Bir Bakış” başlıklı makalesinde kimlik siyasetinin teorik çerçevesinin karşısında bir tartışma açıyor. Tarih boyunca pek çok kez, ezilenlerin, onları ezenlere karşı verdikleri mücadelelerde kadınların eşitliği mücadelesini de nasıl programlarına koydukları sorusu etrafında Özbudun, Karmatîler, Babaîler, Bogomiller, Müntzer isyancıları gibi toplulukların mücadelelerine ve topluluk yaşamlarına dikkat çekiyor.
Post-modern kimlik siyaseti, ezilenlerin mücadelelerinin parçalı olduğu ve nedensel olarak birbirleriyle bağlantılı olmadıkları savı üzerinde şekillenirken, mücadele strateji ve taktiklerini de bu platform üzerine kuruyor. Örneğin ataerkiyi ayrı bir sömürü ve tahakküm biçimi olarak ortaya koyan ve ona karşı mücadeleyi sınıfsal mücadeleden ayrı gören feminist kuramı eleştirirken Özbudun, bunun karşısında tarihte ezilenlerin mücadelelerinin kadınların özgürlük mücadeleleriyle örtüşme biçimlerine yönelik bir tartışma açıyor. Özbudun’a göre “[…] Ortaçağ köylü ayaklanmalarının hemen tümü, hegemonik dinsel söylemin karşısına, karşı-hegemonik bir başka (dinsel) söylemle çıkmaktadır; yine de tek tanrıcı dinlerin kadın konusundaki ataerkil yaklaşımlarının dışında, daha eşitlikçi söylemler üretebilmişlerdir. Bu durum bizlere (sınıfsal) sömürü ile (cinsiyetçi) tahakküm arasındaki bağların, yeni sol söylemlerin varsaydığı kertede arızi olmadığı konusunda ipuçları sağlar.[8] Örneğin, komünal bir toplumsal yaşam kuran Karmatiler’de kadının toplumdaki konumu, çağdaşları olan İslam topluluklarının çok ötesindedir. Selçuklu’nun despotik ve feodal yapısına karşı eşitlikçi ve heterodoks bir Türkmen ayaklanması olarak Babaîlik de ezilen halkın eşitlik özlemlerine kadın-erkek eşitliğini ve kadınların toplumsal yaşama katılmalarını eklemlemiş ve bunu fiilen hayata geçirmiştir.[9] Kilisenin egemenliği ve ruhban sınıfın sömürüsüne karşı ezilenlerin hareketi olarak kendini var eden Bogomillerde kadının eriştiği yüksek konum dikkat çekicidir.[10] Thomas Müntzer’in özel mülkiyeti hedef alan köylü ayaklanmasında keza kadınların konumu öne çıkmaktadır.[11] Bunun gibi tarihsel örnekleri inceleyen Özbudun, ezilenlerin mücadelelerinin tarihinin, sınıfsal sömürü ile cinsel baskıların ortak kökenine dair ezilenlerin güçlü bir sezgiyle yüklü olduklarını gösterdiğini ortaya koyuyor.[12] Özbudun’a göre “[Ezilenler] henüz bir ‘kadın hakları bildirgesi’ ilan edecek kertede olgunlaşmış olmasalar bile kadîm ‘eşitlik’ özlemlerine kadınların eşitliğine dair görüleri de dahil ettiklerini gösterir. Bu görüler, ‘ezilenlerin mücadelelerinin kesimselliği/parçalılığı’ üzerine postmodern tezleri boşa düşürmektedir.[13]
 
TARİHSEL-TOPLUMSAL KOŞULLAR VE AYAKLANMA
Toplumsal hareketlerin ideolojiler temelinde değerlendirilmesi gibi, tarih yazımında ortaya çıkan önemli bir başka sorun, tarihin kişiler üzerinden okunmasıdır. Özel olarak 1416 İsyanı da çoğu zaman onun önderleri olarak kabul edilen kişilerin, özellikle de Şeyh Bedreddin’in kişiliği üzerinden okunmaktadır. Halbuki isyan, çok geniş bir coğrafyada büyüyerek gelişen bir halk ayaklanmasıdır. Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in fikirlerini, rollerini ve etkilerini tarihsel eylemin kendi bağlamı içinde okumak isyanın tarihsel anlamını, ortaya çıkış koşullarını, bıraktığı etkileri ve toplamında sınıf mücadeleleri tarihindeki yerini bütünlüklü bir şekilde anlayabilmek için gerekli olandır.
Saygın Salgırlı’nın “1416 İsyanı: Bir Osmanlı Toplumsal Hareketinin Yeniden Değerlendirilmesi” başlıklı makalesi de özel olarak bu kaygıyı güdüyor. İsyanın Bedreddin’in kişisel yaşamına, fikirlerine indirgeyen açıklama çabalarının karşısında; tarihsel, sosyal, ekonomik arka planına dair bir analiz sunarak, açıklayıcı bir yaklaşım geliştiriyor.
1416’da Osmanlı’da yaşanan en büyük toplumsal ayaklanmalardan biri gerçekleşti. 1416 İsyanı, günümüzdeki İzmir, Manisa ve Aydın şehirlerini içeren bölgeden Bulgaristan’ın Zagora bölgesinde, güneydeki Serez ve Edirne (Adrianople) şehirlerine kadar olan iki cepheli büyük bir coğrafyayı kapsıyordu. Toprak sahiplerine karşı gelişen halk isyanı, Fetret Devri’nde Anadolu ve Balkanlar’daki sürekli savaş için gerekli kaynakların köylüler ve kasaba halkından zorla toplanması, nüfusun kıtlık ve savaş yüzünden yer değiştirmesi gibi durumların yarattığı öfke ve hoşnutsuzluğun sonucu olarak ortaya çıktı.[14] Bu noktada Salgırlı’ya göre Bedreddin’in neden ve niçin harekete önderlik ettiği sorusunu anlamlı kılabilecek olan şey, en başta böyle bir toplumsal hareketin zaten hâlihazırda mayalanmakta ve gelişmekte olduğu gerçeğini kabul etmektir. “Bu bakış açısıyla, toplumsal dinamikler kişisel dürtü ve hırsların yerine geçer.[15]Bir kişinin toplumsal bir harekete katıldığını ve onun önde gelen isimlerinden biri olduğunu iddia etmek ile onun bu hareketin yaratıcısı olduğunu iddia etmek arasında ince bir çizgi vardır.”[16] Öte yandan, isyanı ideolojik-dini bir karşıtlık motivasyonuyla anlamaya çalışan paradigmanın da yetersizliğini vurgulayan Salgırlı’ya göre “İsyancıların bir araya gelmesinde, maddi koşullar, İslam’ın herhangi bir heterodoks yorumundan çok daha fazla etkili olmuştu.[17]
Hareketin bir diğer önemli ismi, Börklüce’den bahseden tarihçi Doukas, onu saygın ve itibarlı bir din adamı olarak değil, “Türklere gönüllü yoksulluğu aşılamaya çalışan, hiçbir mülk sahibi olmamaları gerektiğini, eşler haricinde her şeyin −erzaklar, kıyafetler, saban ve tarlalar− ortak olarak paylaşılması gerektiğini öğütleyen cahil bir köylü)” olarak tasvir etmiştir.[18] Bu Börklüce Mustafa’nın kesin kanıtları olmayan hayatına dair yaygın kanıdır. Ancak Aydın Çubukçu’ya göre Börklüce’nin okuma yazma bilmez bir köylü olması, isyandaki rolü ve Bedreddin’le ilişkisi açısından bakıldığında mantıklı değildir.[19] Ancak isyandaki rolleri ve etkilerini açıklama çabasının unsurlarından biri olarak anlamlı olan bu tartışmalar, son tahlilde, Salgırlı’nın da aktardığı üzere birçok araştırmacı için konunun esas meselesi haline geldiği ölçüde isyanın tarihsel öneminin önüne geçmekte ve tarihsel belgelerin azlığı nedeniyle çoğu zaman çelişkili, açıklanması zor durumlar doğurmaktadır. Börklüce’nin ortaklaşmacı fikirleri, isyancı halkın sorun ve talepleriyle örtüştüğü için maddi bir güç haline gelebilmiştir. Bu noktada, 1416 İsyanı’nın liderleri olarak Bedreddin, Börklüce ve Torlak Kemal, Anadolu ve Balkanlar coğrafyasının ezilen sınıflarının başkaldırısının önderleri olarak, 1416 İsyanı’nı yaratan sosyal koşullar ve halkın özlemleriyle buluşabildikleri ölçüde onların fikirleri ve tarihsel rolleri önemli ve etkili hal almıştır.
Sonuç olarak, toprak ağalarına karşı başkaldıran ve eşitlikçi bir toplum tahayyülü ortaya koyan bu büyük toplumsal hareket yenildiğinde, isyancılar büyük bir gövde gösterisiyle öldürüldüler. Bu durum, egemenlerin, ezilenler üzerinde isyanın etkilerini yok etmek üzere gerçekleştirdikleri bir gövde gösterisiydi. Ancak 1416 İsyanı’nın, kendinden önceki mücadeleler gibi, başta coğrafyasının insanları olmak üzere ezilen ve sömürülen halk kitleleri üzerindeki etkileri yok edilememiştir.
 
 
[1] Bulut, F. (2002) “İslam Aristokrasisine ve Şeriat Düzenine Karşı İlk Halk İsyanları”, Şeyh Bedreddin Hareketi: Osmanlı’da Sınıf Mücadeleleri ve 1416 İsyanı içinde, S. Araman; H. Ateş; E. Çevik  (ed.), Kor Kitap, İstanbul, 17-55.
[2] Bulut, age, sf. 18.
[3] Bulut, age, sf. 19.
[4] Amin’den aktaran Bulut, age, sf. 22.
[5] Bulut, age, sf. 24.
[6] Bulut, age, sf. 25.
[7] Bulut, age, sf. 27-46
[8]Özbudun, S. (2021) “Yoksulların Başkaldırısı ve Kadınlar: Tarihsel Bir Bakış”, Şeyh Bedreddin Hareketi: Osmanlı’da Sınıf Mücadeleleri ve 1416 İsyanı içinde, S. Araman; H. Ateş; E. Çevik (ed.), Kor Kitap, İstanbul, sf. 61.
[9] Özbudun, age, sf. 79.
[10] Özbudun, age, sf. 82.
[11] Özbudun, age, sf. 86.
[12] Özbudun, age, sf. 89.
[13] Özbudun, age, sf. 89.
[14] Salgırlı, S. (2021) “1416 İsyanı: Bir Osmanlı Toplumsal Hareketinin Yeniden Değerlendirilmesi”, Şeyh Bedreddin Hareketi: Osmanlı’da Sınıf Mücadeleleri ve 1416 İsyanı içinde, S. Araman; H. Ateş; E. Çevik  (ed.), Kor Kitap, İstanbul, sf. 17-55.
[15] Salgırlı, age, sf. 223.
[16] Salgırlı, age, sf. 223.
[17] Salgırlı, age, sf. 238.
[18] Doukas’tan aktaran Salgırlı, age, sf. 224.
[19] Çubukçu, A. (2021) “Mutasavvıf ve İsyancı: Börklüce Mustafa Bilmecesi”, Şeyh Bedreddin Hareketi: Osmanlı’da Sınıf Mücadeleleri ve 1416 İsyanı içinde, S. Araman; H. Ateş; E. Çevik (ed.), Kor Kitap, İstanbul, sf. 293.

Kartalin Sesi
Kartalin Sesi
Kartal'ın Sesi Gazetesi yazarı
İLGİLİ HABERLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Reklam -

En çok okunanlar

Son Yorumlar

Zehra Sayar on Yılbaşı
Deniz Özlem Er on Yılbaşı