Emeklilikte köklü çözüm lazım: İntibak, kademe ve EYT
EYT ile birlikte emeklilik sisteminin esaslı sorunlarına çözüm sunulmalı. 2000 sonrası için kademeli geçiş sistemi getirilmeli. Emekli aylığı hesaplama ve artırma sistemi köklü bir şekilde değiştirilmeli. Aksi halde emekli yoksulluğunun büyümesi kaçınılmaz.
Emeklilikle ilgili belirsizlikler sürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 28 Aralık 2022’de açıkladığı emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) ile ilgili yasa teklifi AKP tarafından hâlâ TBMM’ye sunulmadı. Dahası Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin hazırlıklarını siyasi iradeye sunduklarını söylerken AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş “EYT ile ilgili bizden tarih beklemeyin” deyiverdi. Oysa konunun asıl muhatabı AKP grubu. Konuyla ilgili yasa teklifini Meclis’e sunmaları gereken onlar. Ancak EYT’de bir ağırdan alma eğilimi yaşanıyor.
Öte yandan EYT düzenlemesine ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasını takiben yeni tartışmalar da başladı. Bilindiği gibi ülkemizin emeklilik sistemi içinden çıkılamaz bir yamalı bohça haline gelmiş durumda. Bir tarafını düzeltmeye kalktığınızda diğer tarafı bozuluyor. O nedenle emeklilik sisteminin bir bütün olarak ele alınması gerekiyor. 1999 ve 2008’de yapılan ve sosyal devlet ile bağdaşmayan müdahaleler, emeklilik sisteminde büyük adaletsizlikler yarattı. EYT bunların bir sonucu olarak ortaya çıktı. Ancak EYT konusunda önerilen çözüm oldukça yetersiz ve bu haliyle beraberinde yeni sorunlar ve adaletsizlikler getirmeye aday. Önerilen EYT düzenlemesi 8 Eylül 1999 öncesi sigortalı olanların yaşa takılma sorununu çözüyor ama yeni sorunlar üretiyor. Bunları şöyle sıralamak mümkün: 9 Eylül 1999 sonrası için kademeli geçiş sorunu, emekli aylıkları arasındaki dengesizlik ve intibak sorunu, aylık bağlama oranlarının (ABO) iyileştirilmesi ve aylıkların artışında refah payı sorunu. Ayrıca çıraklık/stajyerlik, deprem ve borçlanma gibi nedenlerle EYT düzenlemesi kapsamına giremeyenlerin sorunlarını da eklemek lazım.
Kısaca EYT tartışması adeta Pandora’nın kutusunu açtı ve emeklilik sisteminin bütün çarpıklıklarını ve birikmiş sorunlarını ortaya döktü. EYT talebinin yanında ciddi bir kademeli geçiş ve intibak talebi de oluştu. Hükümet bu talepleri dikkate almadan bir EYT düzenlemesi yaparsa bir kesimi sevindirirken bir başka kesimin öfkesiyle yüz yüze kalacak. Tereddüdün asıl nedeninin bunlar olması muhtemel.
***
İNTİBAK YASASI
EYT tartışması emeklilik sistemindeki bir başka çarpıklığı göz önüne serdi. Bu emekli aylıklarının düşüklüğü ve dengesizliğidir. Şu anda emekli aylıklarının bağlanmasında üç ayrı sistem söz konusu: 2000 öncesi, 2000-2008 arası ve 2008 sonrası. Bu üç dönem için üç ayrı aylık bağlama sistemi var. Prim güncellenmesi, aylık bağlama oranı (ABO) ve aylıkların alt sınırı birbirinden farklı. Böyle olunca daha sonra sigortalı olanlar aynı süre çalışmış olsalar da aynı primi ödeseler de çok daha düşük emekli aylığı alıyorlar.
Emeklilik sistemine sözde reform adı altında 1999’da AHP-DSP-ANAP koalisyon hükümeti ve 2008’de de AKP hükümeti tarafından yapılan müdahaleler sonucunda emekli aylıkları ciddi biçimde düşmeye başladı. Bu konuda zamanında yapılan uyarılar dikkate alınmadı. Emekli aylıkları o kadar düştü ve sistem öylesine iflas etti ki emekli aylıklarını Hazine desteği ile yükseltmeye başladılar. Hazine destekli emekli aylığı alt sınırı Ocak 2023’te 5 bin 500 TL’ye yükseltildi.
Ancak bu artış asgari ücretin yüzde 35 altına karşılık gelmektedir. Üstelik bu uygulama emekli aylık ve gelirlerinin bu düzeye çekilmesi anlamına gelmiyor. Bu kamuoyunda önemli bir yanılgıya yol açıyor. Emekli aylıklarının bu seviyeye çekildiği algısı yaratılıyor. Oysa böyle değil. Emekliler kök aylıklarına zam alıyor ve aradaki fark Hazine tarafından karşılanıyor. Ayrıca bu alt sınır uygulaması çarpık sonuçlar da yaratıyor ve emekliler arasındaki dengesizliği artırıyor. Örneğin Aralık 2022’de 3 bin 500 TL alan bir emekli Ocak 2023’te yüzde 57 zamla 5 bin 500 TL aylık alacakken iken, Aralık 2022’de 4 bin 230 TL aylık alan bir emekli sadece yüzde 30 zamla 5 bin 500 TL zam alacak. Bir emekli 2 bin lira zam alırken diğeri bin 270 TL zam alacak.
İntibak yasası, emekli aylık ve gelirlerinin insanca yaşayacak bir düzeye gelmesi, norm ve standart birliğinin sağlanması için gereklidir. Emeklilik sisteminde norm ve standart birliğinden uzaklaşıldığı için aylık ve gelirler arasında büyük farklar oluştu ve eşitlik ilkesinden uzaklaşıldı. 2000 yılından önce emekli olanları kapsayan 6283 sayılı bir intibak yasası 2012’de çıkmıştı. Ancak emeklilikte esas büyük çarpıklıklar 2000 ve 2008 sonrasında ortaya çıktı.
Tüm bu nedenlerle EYT sorunu çözülürken emekli aylığı bağlama sistemine ilişkin adaletsizlik de giderilmelidir. Aynı koşullarda prim yatırıp ve çalışıp farklı emekli aylığı alanlar arasındaki farklar giderilmeli ve intibak düzenlemesi mutlaka yapılmalıdır. İntibak yasası milyonlarca emeklinin beklentisidir. 2000 sonrası için kapsamlı bir intibak yasası çıkmalı ve emekliler arasındaki çarpıklık ve eşitsizlikler giderilmelidir. İntibak düzenlemesi olmadan EYT çıkarsa milyonlarca EYT’li yoksul emekli olacaktır.
***
KADEMELİ GEÇİŞ LAZIM
Ayrıntıları henüz belli olmasa da Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan EYT düzenlemesi 8 Eylül 1999 öncesi sigortalı olanlar için emeklikte yaş koşulunu kaldırıyor. Bu durum emeklilikle ilgili ciddi bir mağduriyet yaşamış olan EYT’lilerin sorununu çözerken öte yandan büyük bir adaletsizlik yaratıyor. Bu adaletsizlik tehlikesine ve risklere uzun zamandır değiniyorum. Ayrıntılar için BirGün’de 25 Temmuz 2022’de yayımlanan “EYT’nin görünen, görünmeyen yüzü” ve 31 Ekim 2022’de yayımlanan “EYT: Kapıda bekleyen tehlikeler!” yazılarıma bakılabilir.
EYT düzenlemesi bu şekilde yasalaşırsa 9 Eylül 1999 ve sonrasında sigortalı olanlar kadınlarda 58 ve erkeklerde 60 yaş koşuluna tabi olmaya devam edecek. Bir yanda 20 ve 25 yıl çalışarak emekli olanlar öte yanda bir gün, bir hafta, bir ay veya bir yıl farkla işe girip 40 veya 42 yıl çalışmak zorunda olanlar. Böylece 1 gün farkla 17 yıllık adaletsizlik ortaya çıkıyor. Örneğin aynı ailede veya aynı işyerinde 8 Eylül 1999’da işe giren bir erkek işçi 2024’te emekli olabilirken, 9 Eylül 1999’da işe giren 2041’i bekleyecek. Bu yüzden 9 Eylül 1999 sonrası için de adil bir düzenleme yapılmalı, yeni bir geçiş takvimi getirilmelidir. Demokratik sosyal bir hukuk devletinde bir gün, bir ay, bir veya birkaç yıl arayla bir hakka erişim için 17 yıl fark yaratılamaz. Bu Anayasanın eşitlik ve sosyal adalet ilkesiyle bağdaşmayan büyük bir hukuki garabet yaratır.
9 Eylül 1999 ve sonrası sigortalı olanlar için 1999-2008 arasında bir kademeli geçiş sistemi oluşturulmalıdır. Böylece uzun bir zamana yayılmış adil bir geçiş sistemi getirilmiş olacaktır. Örneğin, sigorta başlangıç tarihi 9 Eylül 1999 ile 31 Aralık 1999 arasında olan kadınlar için yaş koşulunu 42, erkekler için 44 olarak saptamak ve her yıl ikişer yaş artırarak 2008’de 58-60 yaş koşuluna ulaşmak mümkündür. Bu adil, makul ve dengeli bir çözüm olacaktır.
***
GÜNCELLEME KATSAYISI VE AYLIK BAĞLAMA ORANI
Emeklilik sistemi ile ilgili düzeltilmesi gereken bir diğer sorun Aylık Bağlama Oranı, güncelleme ve emekli aylıklarının artırılma yöntemidir. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında en düşük işçi emekli aylığı asgari ücretin yaklaşık yüzde 40 üzerindeydi. Bugün Hazine destekli en düşük işçi emekli aylığı, asgari ücretin yaklaşık yüzde 35 altındadır. Hazine desteği olmasaydı durum çok daha vahim olacaktı. Emekli aylıklarındaki düşüşün ana nedeni 1999 ve 2008 yıllarında yapılan yasa değişikliğidir. Bu yasa değişiklikleri ile Aylık Bağlama Oranları (ABO) yüzde 70-75 seviyelerinden yüzde 50 seviyelerine düştü. Ayrıca 2008’de yapılan yasa değişikliği ile emekli aylıklarının alt sınırı yüzde 35-40 düzeyine kadar düştü. 2000 sonrasında emekli aylığı hesaplamasında prim ödemeleri güncellenirken enflasyon ve büyüme oranlarının yüzde 100’ü dikkate alınıyordu. 2008’de AKP tarafından yapılan yasa değişikliği ile emekli aylıklarının hesaplanmasında milli gelir artışının payı yüzde 100’den yüzde 30’a düşürüldü. Son olarak bir kez hesaplandıktan sonra emekli aylıklarının artışı sadece resmi enflasyona endekslendi. Dolayısıyla emekli aylıkları artışında büyüme dikkate alınmıyor. Bu durum emekli aylıklarının resmi enflasyona hapsedilmesi anlamına geliyor. Emeklinin kaderi büyük ölçüde TÜİK’in elinde.