Cumartesi, Nisan 20, 2024
Ana SayfaKÖŞE YAZARLARIBIRAKIN DÜNYA'YI ÇOCUKLAR YÖNETSİN

BIRAKIN DÜNYA’YI ÇOCUKLAR YÖNETSİN

  Merhaba Sevgili Kartal…

Bu yazı dizisi çalışmalarının hazırlıkları öncesinde gerçekleştirdiğim röportajların, aslında bilincinde olduğum bir gerçeğin boyutlarının beni bu denli hüzünlendireceğini ve geleceğe dair kaygılarımın bir kat daha artacağını hiç düşünmemiştim. 

  İçimizde barındırdığımız korkularımızı, kaygılarımızı, hayallerimizi, umutsuzluklarımızı, mutsuzluklarımızı yaşarken, yetişkin birer birey olduğumuz halde, bizlerin üzerinde bıraktığı  olumsuz etkilerin ve psikolojik baskısının altından kalkamadığımız gerçeğinin, çocuklarımızı nasıl bir çıkmaza soktuğunu hep gözardı ettik. Ya da, bu gerçekten kaçmayı seçtik. 

  Birazdan okuyacağınız röportajın bizlere tutacağı aynada, kendilerine has kaygılarından dolayı çocuklarımızın için için nasıl tükendiklerinin, aslında birer “sorunlu, mutsuz” ruhlar olarak toplumda yer almak üzere olduklarının acı birer kanıtını göreceksiniz. 

  Evlatlarımızın yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına verdiğimiz ekonomik mücadelenin hiçbir işe yaramadığını, verdikleri birkaç cevapla gözlerimin önüne serdiler. Tüm çabalarımıza rağmen mutsuz, eğitimde başarısız çocuklarımızın teşhisinin bizlere, “dikkat eksikliği” olarak diretilmesi ile soluğu psikologlarda almadan önce, bir kez daha düşünelim. Dikkat eksikliği mi, yoksa gelecek kaygısı ve can korkusu mu?!

  Nacizane tavsiyem, röportaj esnasında çocuklara yönelttiğim soruları, sizler de çocuklarınıza sorun. Eminim ki alacağınız cevaplar karşısında, ruhunuzun nasıl da can çekiştiğini görecek ve yeniden kendinizi sorgulayacaksınız.

  Ve sizler de benimle aynı kanıya varıp;

“Bırakalım, Dünya’yı çocuklar yönetsin!” diye haykıracaksınız.

Ah keşke mümkün olsa…!

Sevgiyle…

(Almina/12 yaşında)

Hüzün deyince aklına ne geliyor, Almina?

Sevdiğim biriyle tartıştığımda, kalp kırmak ya da kırılmaktır hüzün… Bir de sokakta dilediğince oynayamamak. Gerçek hüznü o zaman yaşıyorum ben.

Ahlak deyince aklına ne geliyor?

Çocuklara, kadınlara, yaşlılara, hayvanlara yapılan bedensel ve sözsel şiddetin engellenmemesi geliyor aklıma. Ve engellemeyen toplumun da, ahlaksız olduğunu düşünüyorum.

Çözümü nedir? Elinde bir fırsatın olsaydı, sen nasıl çözümlerdin?

Aslında iyi insanlar, kötü insanlara daha fazla tepki gösterse çözüm getirilebilir. Sessiz kalınıyor. Ben ise, bir çocuk olarak korkmaktan başka bir şey yapamıyorum. Büyüklerin yapamadığı bir şeyi, ben nasıl yapabilirim ki?

Okulum, evime çok yakın olduğu halde, okuluma gidip gelirken korkuya kapılıyorum. Sürekli kaygı içinde yaşamak çok kötü. Sokakta oynama hakkımız elimden alındı. Ailem, bu hakkımı mecburen elimden almak zorunda kaldı. Çünkü endişe ediyorlar. Onlar endişeli olunca, benim de içime korku yayılıyor ve sokakta oynamak içimden gelmiyor. Korkarak nasıl saklambaç oynayabilirim ki? Sadece sobelenmekten korkmam gerekirken, bir yabancı tarafından kaçırılma korkusu ile oynamaya çalışmak beni mutlu etmez ki…

Televizyon izliyor musun?

Evet… İzlediğim bir dizi var. Fragmanı komik geldiği için izlemeye başlamıştım. Ama, ailemin fikrini almadan herhangi bir dizi izlemiyorum. Çünkü eminim ki, onların uygun görmediği dizilerin bana fayda sağlamasından çok, zarar verecek. O dizinin dışında da, başka bir şey izlemiyorum. Zaten fazla bir seçeneğimiz yok. Tüm programların hepsi, birbirinin aynısı. Ailemle daha güzel vakit geçirebiliyorum. Oldukça eğlenceli bir ailem var. 

Kendine ait bir televizyon kanalın olsaydı, nasıl bir yayın programın olurdu?

Türk filmlerini sık sık yayınlardım. Özellikle komedi olanları… Hem, eski Türk filmlerinde fakir de var, zengin de var, bizler gibi ikisinin ortası insanların hayatları da var. Ayrıca, hiçbiri manken gibi giyinmiyor. 

Haber saatinde ise, asla biz çocukları korkutacak, daha fazla tedirgin edecek haberleri yayınlatmazdım. Her haber programı dinlediğimde, içim daha da kararıyor. Ölüm ve şiddetin dışında, doğru dürüst bir haber izleyemiyorum. İyi insanların, iyi şeyler yaptığı haberlere benim daha çok ihtiyacım var. Mesela iyi bir insanın, bir kediyi zor bir durumdan kurtarması gibi… Ben, kötü haber duymak istemiyorum. Dışarısı yeterince kötü. İşinden evine dönerken saldırıya uğrayan bir kadını izleyince, annemin eve dönüş saatine kadar kafamdan, kaç tane korkunç fikir geçtiğini tahmin bile edemezsiniz.

Bir de, magazin haberlerini sevmiyorum. Gereksiz ve saçma geliyor bana. İnsanların özel hayatları var ve bu da anayasamızda bir hak… Ve bu hak çiğneniyor. Ayrıca, başkalarının özel hayatı beni neden ilgilendirsin ki?

Yarışma programlarından ise, sadece bilgi yarışmalarını izliyorum. Diğer aile yarışmalarında olduğu gibi, sürekli birbirlerini bağırarak eleştiren evli insanları izlemek beni sıkıyor. Ayrıca annemle babamın birbirlerine, onlar gibi hakaret ettiklerini hiç görmedim. Görseydim, mutsuz olurdum.

Ben daha çok, çocuk programları yayınlardım. Ve bu programlarda da en çok, “zorba” olmanın zararlarını anlatan konuları ele alırdım. Sürekli bağıran, sinirli, etrafını huzursuz eden birer insan olmamaları konusunda yayınlar hazırlatırdım. 

Elinde sihirli bir değneğinin olduğunu düşün… Neler yapardın Almina?

Kötü insanları ortadan kaldırırdım. Atmosfere, yeryüzüne, canlılara ve iyi insanlara zararı olan tüm kötü insanları bir araya toplar, herhangi bir kıt’anın, ulaşılamayan bir yerine bırakırdım. Orada, birbirlerine kötülük yaparak yaşasınlar diye… Kendilerinden başka hiç bir canlıya zarar verememeleri için bitkileri, ormanları, hayvanları olmayan bir yer olmalı tabi. 

Biz büyüklerin yaşadığı yıllar ile, şu an ki yılları kıyasla desem?

Sizin çocukluğunuzda, sokakta korkmadan oyun oynayabiliyordunuz. Biz korkuyoruz. Sokak deyince aklıma ilk gelen şey, kaçırılma endişesi… Bu endişem, sizin çocukluk döneminize özendiriyor.

Diğer yandan, bizim cep telefonlarımız var ve ailelerimize tehlike anında daha çabuk ulaşabiliyoruz. Şöyle bir durum da var; sizin çocukluğunuzda cep telefonuna ihtiyacınız yoktu. Çünkü, kötü insanlar da yoktu…

Biz, istediğimiz bilgilere, interneti kullanarak hemen ulaşabiliyoruz. Ama sizler, ödevlerinizi koca koca ansiklopedilerden bulup yapmak zorunda kalıyordunuz. Açıkçası ben, ödevlerimi sizler gibi kütüphanelerden bulup yapmaya çalışıyorum. Bence daha zevkli. Sizin kuşağınızla, benim kuşağım arasındaki tek benzerlik, İnterneti kullanmadan, ödevlerimi kütüphaneye giderek yapıyor olmam…

Sizler hiç pizza, hamburger gibi hazır yemek bilmediniz. İyi ki de bilmemişsiniz. Zararlı olduğunu bildiğim halde, arada sırada kendim de yiyorum ve çok seviyorum. Sizin ekmeğin üzerine sürüp yediğiniz salçalar, hiç bir markette satılmıyor mesela. Çünkü anneleriniz yapardı. 

Sizler, komşularınızla ya da akrabalarınızla bir araya geldiğinizde, bol bol sohbet ediyormuşsunuz. Bizler ise, ya televizyon izliyoruz ya da internete bağlanıp, sanal oyunlar oynuyoruz. Ama benim ailem, sizin kuşağınızdaki gibi, sohbeti tercih ediyor. Bir davet aldığımızda annem, “Benim bu akşam ‘dizi’m var, gelemem.” demiyor. Çünkü onun bir dizisi yok. 

Çocuk olmaktan hayli şikayetçisin. Hemen büyümek mi istiyorsun?

Hayır! Kesinlikle hayır! Tam aksine, hiç büyümek istemiyorum. Kaygılıyım çünkü… Şu an, ailemin koruması altındayım ama büyüyünce, korumam gereken çocuklarım olacak. Ve bir yandan da, kendimi de korumak zorunda kalacağım. 

Şu andaki tek sorumluluğum, derslerime çalışmak ve odamı toplamak. Ama, büyüyünce çalışmak zorundayım. Hem de çok uzun saatler boyu çalışmak zorundayım. Ve yine de kazandığım para bana yetmeyecek. Çünkü her şey çok pahalı. Kazandığım paradan artırıp sinemaya, tiyatroya gidemeyeceksem ve sadece faturaları ödeyebileceksem, ne anlamı kalıyor o kadar çok çalışmamın? Sadece yaşayabilmek için değil, güzel şeyler yapabilmek için de çalışmak isterim. Yani ben sadece aç kalmamak, üşümemek için eğitim alıyorum yıllardır… Ve uzun yıllar daha alacağım bu eğitimi… Anlamsız! 

İstediğim okulu kazanamamaktan da korkuyorum. Bu korku yüzünden de büyümek istemiyorum.

Büyümenin getireceği sorumlulukların dışında bir korkum daha var. Bu korkum ise, en önemlisi…. Tüm haklarımın elimden alınmasından çok korkuyorum. Büyüyünce kadın olacağım. Ama neticede, ben bir insanım ve ömrümün sonuna kadar, bu haklarımla yaşamak istiyorum. Kadınlara uygulanan o kadar çok şiddet haberleri izliyor ve duyuyorum ki, keşke ben de kardeşim gibi erkek olarak doğsaydım diye düşünüyorum. 

Ama hepimizi koruyan yasalar var?

Evet… Yasalar var ama, olmuyor işte! Eğer o yasalar tam olarak devreye girseydi, biz çocuklar sokakta rahatça oynayabilirdik. Çünkü kötü insanlar korkarlardı ve kötülük yaparken iki kere daha düşünürlerdi. Mesela bir sokak hayvanını tekmelediğinde, onu çok yıpratıcı bir cezanın beklediğini bilir ve vazgeçerdi. 

Ben kendimi, sadece ailemin yanında güvende hissediyorum. Ve bu durumun en büyük suçlusu, iyi insanlardır. Çünkü, sessiz kalıyorlar. Sessiz kalmasalardı, ben sokağımda rahatça oynayabilirdim. Bunları düşündükçe, kötü insanlara karşı öyle öfkeleniyorum ki, kimler olduğunu bilebilsem, karşılarına geçip şöyle bağırmak isterdim: 

ÖLÜN LÜTFEN! 

LÜTFEN ÖLÜN!

Dilek Uyar
Dilek Uyar
Kartal'ın Sesi Gazetesi yazarı
İLGİLİ HABERLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Reklam -

En çok okunanlar

Son Yorumlar

Zehra Sayar on Yılbaşı
Deniz Özlem Er on Yılbaşı